Kendi keşfi ile ölenler

Paylaşın:

Bir şey keşfetmek, insanlara faydalı olduğu veya para ve şöhret kazandırdığı için sahiplerini memnun eder. Herkes bir şeyler keşfetmeyi yürekten ister. Ancak bazı keşiflerin, sahiplerinin canına mal olduğunu bilmez.

Tarihte, keşfetmek uğruna sona eren hayatlardan bahsedeceğiz.

Wang Hu

MÖ. 2 binlerde yaşayan Çinli bir bürokrat olan Wang Hu, göğe çıkmayı kafasına koymuştu.

Bunu yapmak için birkaç uçurtma ve 47 fıçı barutla hazırlanmış fişeklerle donattığı, kendisini havalandıracak bir sandalye tasarladı.

Fitil tutuşturulduğunda fırlatma yerine sadece bir patlama yaşandı. “Fırlatma rampasında” yalnızca Wang Hu’nun cübbesinin parçaları kalmıştı. Kendisini bir daha gören olmadı.

Yirminci yüzyılın romantik tarihçileri onun ilk astronot olduğunda bahsederler.

Cevheri

Ebu Nasr İsmail bin Hammad el Cevheri (?-940) ünlü bir dil alimiydi. Otrar’da dünyaya geldi. Arapça üzerine hazırladığı sözlük meşhurdur.

Sıhâh fi’l luğa adındaki bu eser Vankulu Mehmed Efendi tarafından 16. yüzyılda Vankulu Lugatı adı altında Türkçeye çevrildi. 1729 yılında bu eser İbrahim Müteferrika’nın matbaada bastığı ilk kitap unvanını aldı.

Ebu Nasr’ı ünlü yapan bir başka teşebbüsü uçmak üzerine oldu.

Çeşitli planlar yaptı, tahta kanatlar imal ederek yüksekçe bir binaya çıktı. Binlerce kişinin meraklı bakışları altında kendini boşluğa bırakınca uçmak yerine külçe gibi yere düştü. Keşfetmek uğruna hayatını kaybetti.

William Bullock

Yayınevi sahibi William Bullock (1813-1867), 1860 yılında baskı sayısını artırmak için kağıt besleme otomasyonunu keşfetti.

Bu, saatte yaklaşık 11.000 nüsha çıkaran, sürekli kağıtla beslenebilen bir döner baskı makinesi idi.

Hemen her basımevinden siprişler yağdı. ancak tamiri konusunda şansı yaver gitmedi. Bir rivayete göre ayağıyla ayarlama yaparken, bir başka rivayete göreyse sinirlenerek makineye tekme atınca ayağı hareketli bir kayışa dolandı. Ezilmekle kalmadı kemiği parçalandı. Bu olaydan kısa bir süre sonra kangren yüzünden öldü.

Sylvester Howard Roper

Hayatını çeşitli araçlar tasarlamaya adayan mühendis Sylvester H. Roper‘in (1823-1896) hikayesi belki de dramatik olanıdır.

73 yaşına bastığı günlerde hız yapmanın sadece gençler için olmadığını göstermek istiyordu.

İmalatını kendi yaptığı bisikletine, yaklaşık 60 km. hıza çıkabilen bir buhar motoru taktı. O günlerde asfalt yol ne gezer, nispeten düz ve toprak bir yolda hız denemesi yapmaya karar verdi. Adeta şahlanarak yola çıkan bisikletle fazla gidemeden yere yuvarlandı. Yanına koşturduklarında öldüğünü gördüler. Üzerinde, onun ölümüne sebep olacak her hangi bir yara bere bulamadılar.

Yapılan otopsi sonucu kalp krizinden öldüğü anlaşıldı.

Franz Reichelt

Fransız terzi Franz Reichelt (1879-1912), hayatı boyunca ilk paraşütü keşfetmek için can atıyordu. Oysa ilk paraşütü kullananın Lagari Hasan Çelebi olduğundan haberi yoktu. Dahası, o günlerde ABD ve Rusya’da başarılı paraşüt deneylerine başlandığını da duymamıştı.

Kumaşlardan mamul, giyilebilen bir nevi paraşüt yaptı. İki yıl boyunca, kendi dairesinin penceresinden aşağı bıraktığı mankenler üzerinde testler yaptı. Bazı ufak tefek aksaklıkları irtifanın azlığına bağlayarak daha yüksek bir bina aradı.

1912’de, Eyfel Kulesi’nden atlamak üzere resmi iznini aldı. O gün Paris şehri, Fransız ihtilalinden beri böyle bir kalabalık görmemişti.

Kendini boşluğa bıraktığında bir külçe gibi yere çakıldı.

Alexander Bogdanov

Lenin’in müttefiki olarak kabul edilen Bolşevik Alexander Bogdanov (1873-1928), partinin siyasi işlerinden uzaklaşmaya ve ciddi bir şekilde tıpla uğraşmaya karar verdi. Bilim adamı olarak bilinmek istiyordu.

Özü, gençlerin kanını yaşlılara nakletmek olan bir tür “ölümsüzlük iksiri” imal etti. Kapalı kapılar ardında onlarca deney yaptı. Uğruna “Kan Enstitüsü” kuruldu. O kadar kendini kaptırmıştı ki, iksirin kelleşmeyi durdurduğunu, gözleri kuvvetlendirdiğini bile iddia etmeye başladı. 1928’de bir öğrencisinden alıp imal ettiği iksiri kendi üzerinde kullandı. Sepsis (kan zehirlenmesi) yüzünden dünya değiştirdi.

Perillo

Antik Yunan’da hiç bir şey keşfedilmedi sanmayın, Perillo adındaki biri ortaçağda bile infaz için kullanılan devasa bakır boğayı bulmuştu. Zamanın hükümdarının huzurunda bir mahkumu boğanın içine koydular. Sonra alttan ateş yakıp, içindeki zavallıyı öldürdüler.

Bunun neresi “başarı” demeyin, içeride oluşan yoğun buhar, boğanın burnundan çıkarken ritmik sesler çıkarıyordu. Hükümdar bundan hiç hoşlanmadı. Kendisine maddi ve manevi hiç bir iltifatta bulunmadı.

Buna çok sinirlenen Perillo, keşfini göstermek için Sicilya’da hüküm süren Falaris’in (MÖ. 500’ler) huzuruna çıktı. O sırada tebası arasında ölüme mahkum kimse olmadığından mıdır nedir, hükümdar Falaris, boğanın marifetini bizzat onu keşfeden Perillo’nun üzerinde denedi.

Olur Böyle Vakalar, Ahmet Sarbay

Paylaşın:

Sevebilirsin...