Sapan
Eskiden çocukların vazgeçemediği oyuncaklardan biri sapandı. Y şeklinde bir ağaç parçasına bağlanan lastik yardımıyla hedefe atılan taşla çok can yakmışlardı. Buna “çatal sapan” denir. Bunun değişik modelleri savaşlarda kullanılmıştı ki, bazen bir sapan birliği okçu birliğinden daha fazla düşmana zarar vermişti.
Tarihin en eski çağlarından beri insanlar birbirleriyle savaşmışlar, bunun için değişik silahlar denemişlerdir. Personel silahı olarak; uzaktaki hedefe ok, kargı (uzun mızrak), harbe (kısa mızrak) ve sapanla taş atılırdı. Yakın mesafede ise kılıç ve gürz kullanılırdı. Sapan bunların en ucuzuydu.
Sapan, eşit uzunlukta iki adet ipin ortasına yerleştirilmiş bir beşikten oluşur. Sapan taşı bu beşiğe yerleştirilir. İpin bir ucu bileğe bağlanır. Her iki ipin ucundan tutularak sapan sallanır ve yeterli hıza ulaştığında tutulan uç serbest bırakılır. Bu sırada serbest kalan taş, beşiğin neden olduğu dairesel dönüş hareketiyle hedefe doğru yol alır.
Sapanın uzunluğu kullananın boyuna göre değişirdi. Genellikle 50-150 cm olurdu. Menzil artırmak için ip uzun tutulurdu.
Eline bir sapan alan ve etrafında da kafi miktar taşı olan kişi “ortamın kralı” olurdu. Zira attığı taşın vurduğu kişi ölmese bile sürünürdü. Şaka yaptığımı zannetmeyin, bilim adamları sapan taşının etkisini 45 lik magnum mermisinden daha korkutucu bulurlar. Bu yüzden eski zaman komutanları sapan birliklerine yaylı birliklerden daha fazla güvenirlerdi.
Ok imal etmek külfetli ve ustalık isterdi. Şöyle sağlamından bir ağaç bulacaksın, dümdüz bir çubuk yontacaksın, ucunu sivrilteceksin, hedefinden sapmasın diye ucuna hafif bir ağırlık tutturacaksın, havada dengesini kaybetmesin diye kuyruğuna tüy iliştireceksin. Bunlardan günlerce süren bir çalışmayla düzinelerce imal edeceksin ve savaş alanında düşmana atacaksın, bir süre sonra oklar tükenince elindeki yay işe yaramayacak.
Oysa sapan öyle değildi. Bütün sermayesi taştı ve kolayca bulunabilirdi. Şöyle en ufağı ceviz veya limon büyüklüğünde olanı miğferi ve zırh gömleği bile delebilirdi. Eğer çıplak bir vücuda çarpmışsa öldürmese bile ağır yaralardı.
Sapanların tek dezavantajı, kullanırken önemli bir beceri gerektirmeleriydi. Sapanla atış yapmak hiç de kolay değildi.
Taş seçerken çakıl veya volkanik olanları tercih edilirdi. Taşların boyutu, 50 gramdan, 500 grama kadar değişirdi. Bazen daha büyükleri de kullanılırdı. Kabiliyetli bir sapancı; taşı, 400 metreden fazla uzağa atabilir, bir insandan daha küçük bir hedefi 130 metreden vurabilirdi.
Arkeolojik kazılarda ele geçirilen taşların bazılarında delikler açıldığı görülmüştü. Bilim adamları ilk önce bu deliklere zehir konduğunu düşünmüşlerdi. Ancak İskoçya’da Roma döneminden kalan Burnswak kalesinde keşfedilen sapan taşlarını inceleyen Trimontium Trust müzesi müdürü Dr. John Reid, deliklerin taş uçarken “ıslık sesi” çıkarması için özellikle açıldığını ileri sürdü. Böylece çıkan ses düşmanı ürkütebilecekti. John bunu deneyerek gösterdiğinde anlaşıldı ki çok sayıda atılan sapan taşlarının çıkardığı ses ürperticiydi.
Sapanın bir de sopalısı vardı. İpler çoban asası gibi uzunca bir değneğin ucuna bağlanırdı. Ortaçağdan kalan resimlerde, latince “fustibalus” denilen bu sapanları savaşçıların iki eliyle kullandıkları görülür.
Bunu ilk kullananların Çinliler olduğu tahmin edilmektedir. Song Yuan Hanedanlığı (MS. 1200’lü yıllar) döneminde kasırga taşı (Piao Shih) ve yanan el topu (Shou Pao) adı verilen bu taşlar hem kale savunmasında, hem gemilerde kullanılmıştı.
Bulunan en eski sapanlar Peru kıyılarındaki Güney Amerika arkeolojik alanlarından çıkarıldı. Radyo karbon deneyleriyle MÖ. 2500’lü yıllara ait olduğu tespit edildi. Kuzey Amerika’da Nevada Lovelock Mağarası’nda bulunan sapan ise MÖ. 1200’lü yıllara tarihlenmiştir.
Bu tür sapanlar diğerlerine göre daha uzun menzile sahipti. Dahası, bununla ağır taşları bir el sapanından çok daha uzak mesafelere atmak mümkündü. Barut çağında yangın çıkaran kil topaklarını fırlatmak için kullanılıyordu. Yanıcı madde ile yoğrulmuş topaklar, özellikle deniz savaşlarında gemiden gemiye atılarak yangın çıkarılırdı.
Eski Mısır’da bulunan en eski sapan ise firavun Tutankamon’un mezarından çıkarılmıştır. Av silahları arasında bulunan ince örgülü sapan MÖ. 1320’li yıllara aittir.
Tukididis (Thucydides) ve diğer antik çağ tarih yazarları, Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılan sapanlardan bahseder. Strabon ise daha detaylı anlatır. İberya (İspanya), Lusitanya (Portekiz) ve Galya (Kuzey Fransa) ahalisinin Roma imparatorluk ordularına karşı sapan birlikleri kurdukları ve Bibrax kuşatmasında Sezar’ı çok uğraştırdıklarını anlatır. Strabon ayrıca sapan kullanan İranlılardan ve Araplardan da bahseder.
Peygamberler tarihini anlatan kaynaklarda Hazret-i Davud‘un sapan kullanarak Amalika kralı Calud‘u öldürüp kavmini kurtardığı yazılıdır.
Arabistan kabilelerini para vadiyle kışkırtıp Medine’ye saldırtan Hayber yahudilerinin, kendilerini kuşatan müslümanlara karşı kullandıkları silahlar arasında sapan da vardı. Henüz yeni müslüman olmuş Yesar adında bir sahabi, Nizar kalesinden atılan sapan taşlarıyla şehid edilmişti.
KAYNAKLAR
Meğâzî, Vakıdî, Dâru’l A’lemî, Beyrut-1989
An Ancient Egyptian Sling Reconstructed, E. Martin Burgess, Journal of the Arms and Armour Society, 1958
The Medieval Siege, Jim Bradbury, Boydell Press, Woodbridge-August 6, 1992
The Sling: Forgotten Firepower of Antiquity, Robert Dohrenwend, Journal of Asian Martial Arts, 1994
The Ballistics of the Sling, Thom Richardson, Royal Armouries Yearbook, Vol. 3, 1998
Famous First Facts: A Record of First Happenings, Discoveries, and Inventions in World History, New York-2000
Slings and Slingstones, The Forgotten Weapons of Oceania and the Americas, Robert & Gigi York, The Kent State University Press, 2011
Ahmet Sarbay, Yedikıta Dergisi, sayı: 165 (Mayıs 2022)