300 yıl süren kuru kafa ticareti

Paylaşın:

Oliver Cromwell, (1599-1658) İngilizlerin tarih piyasasına sürdüğü en ilginç tiplerden biridir. Çünkü kralın kafasını uçurup yüzyıllar süren İngiliz monarşisini ortadan kaldırmış, sonrasında İngiltere’nin yönetimini eline alarak bir süre tek adam olarak yaşamıştı.

Cromwell, toprak sahibi soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dini bütün bir protestan olarak bilinmesine rağmen sonradan püriten oldu.

Cromwell, uydurma bir iddianame ile kralı idam ettirdi.

Süvarli birliği komutanı iken, iç savaşta kazandığı başarılarla İngiltere’nin en güçlü komutanlarından biri oldu.

Kralın yetkisini yasayla sınırlandırmak isteyenlerin de lideriydi. Hayat felsefesini “Gerekli olanın yasası olmaz” diye açıklayan Cromwell, gerekli gördüğü şeyleri yapmaktan hiç çekinmedi.

Bir fırsatını bularak uydurma bir iddianame ile kral I. Charles’i idam ettirdi.

Krala karşı ayaklandığında özgürlükçü ve demokratik niyetlere sahipmiş gibi gözükse de, İrlanda ve İskoçya’yı kontrol altına almak için binlerce insanın kanına girdi. Bu nedenle İskoçlar ve İrlandalılar Cromwell’den halen nefret ederler.

Cromwell ülkenin koruyucusu, başkumandanı ve parlamento başkanı olarak atandığında, kibrini “Bütün bunlar Tanrı’nın bahşettiği başarıdır” cümlesinin altına gizledi. Kiliselerde sık sık ayinler düzenleyerek halkın başka şeylerle ilgilenmesini engelledi.

Sefası bir kaç böbrek taşı ve sıtma yüzünden yalnızca beş yıl sürebildi.

Adamın asıl hikayesi bundan sonra başlıyordu.

Ölümünden sonra muhteşem bir törenle gömülen Cromwell, iki yıl sonra mezarından çıkarılır ve zincirlere vurularak mahkemeye sevk edilir. Ölü beden doğal olarak kendisine yöneltilen hiç bir soruya cevap vermez, sanki orada değilmiş gibi davranır. Mahkeme onun suskunluğuna bakarak suçlamaları kabul ettiğini düşünür. Rejimi değiştirmekten suçlu bulunur ve Tyburn’da kafası kesilerek infaz edilir. Başı bir mızrağın ucuna geçirilip Westminster katedralinin önünde bir süre sergilenir.

Bununla para kazanmayı düşünen nöbetçi bir asker, ceketinin altına sakladığı kelleyi evine götürür. Ancak korkuya kapılıp evin bacasına saklar. Yıllar sonra ölüm döşeğindeyken, marifetmiş gibi yaptıklarını kızına anlatır ve sakladığı yeri gösterir.

Kız, kafayı Fransız Claudius De Puy’a satar. O da Londra’daki müzesinde sergiler. Ucuza kapattığı kelleden çok para kazanır. Bir zamanlar etrafına gururla diklenen ve herkesçe saygı gören kafa, ucuz bir eğlence aracına dönüşmüştür.

De Puy, 1738’de ölünce Samuel Russell’e satılır. Ancak adam içince sapıtan alkoliklerdendir. Evindeki oturak alemlerinde sarhoş olan misafirler, kafayı birbirlerine atarak oynadıklarından hayli deforme olur.

Daha sonra James Cox’a satılır. Ancak kısa bir süre sonra Cox mücevher işine atıldığı için kafayla para kazanmaktan vazgeçer. Hughes adlı üç kardeşe 230 sterline (günümüzde 7,400 £) satar. Kardeşler, Cromwell’den geriye kalanlarla ilgili bir müze kurmayı ummaktadırlar. Ziyaretçileri teşvik etmek için büyük bir reklam kampanyası yaparlar.

1815 yılında son defa Josiah Henry Wilkinson’a satılır. Yeni sahibi onu yatağının ayak ucundaki sandıkta uzun yıllar saklar. Veraset yoluyla torunu Dr. Horace Wilkinson (1888-1966)’ın eline geçer. Bu sırada kuru kafanın kimliği hakkında çıkan tartışmalar üzerine İngiliz Kraliyet Arkeoloji Enstitüsü Cromwell’e ait olduğunu doğrular.

Ancak hiçbir yetkilinin aklına, yeni dünyaya ağzı açık, hayretle bakan Cromwell’i gömün demek gelmez.

Nihayet 25 Mart 1960’da Oliver Cromwell’in başı, sadece Dr. Wilkinson’un bildiği bir yere gömülür. İki yıl boyunca gizli tutulur. Tarihin en uzun süren kelle ticareti 300 yıl sonra son bulur.

Tarihin Cemaziyel Evveli, Ahmet Sarbay, Kitapita, İstanbul-2021

Paylaşın:

Sevebilirsin...