Ebla’nın keşfini politikaya alet etmek

Paylaşın:

Ebla, bugünkü Suriye topraklarında bir zamanların en zengin ticaret devletiydi. Mısır ve Babil imparatorluklarıyla eşdeğer görülüyordu. Özellikle MÖ 2400-2250 yılları arasında en güçlü dönemini yaşamışlardı.

Ebla, 2250 yıllarında Akad kralı Karam-Sin tarafından istila edilir. Başşehir ve kraliyet sarayı ateşe verilir. Daha sonraları harabeleri üzerine şehir yeniden inşa edilirse de MÖ 1650 yılında henüz bilinmeyen düşmanları tarafından tümüyle yok edilir. Ebla binlerce yıllık uykusuna dalarak unutulup gider.

Mezopotamyada yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen Sümer, Akad ve Babil tabletlerinde Ebla adı geçmekle birlikte nerede olduğu anlaşılamamıştı. Kimi Suriye’nin kuzeyinde kimi de yukarı Fırat da olduğunu ileri sürmüştü.

1975 yılında Tel Madrih adında ufak bir köyün hemen güneyinde olduğu tespit edilir. Harabelerin bulunduğu yer Halep’in yaklaşık 55 km güneybatısında, Halep ve Şam’ı birbirine bağlayan ve tüm ülke karayolu şebekesinin omurgasını oluşturan noktadadır.

Arkeologlar sevinç içindedir. Sadece Ebla keşfedilmemiş, saray arşivine ait olduğu sanılan 15 bin kadar çivi yazılı tablet de bulunmuştur. Bu kil tabletler 40 × 40 cm çapındadır ve sarayın bir odasında muntazam olarak istif edilmiş iken sarayın yanması sırasında çivi yazılı tabletler sağlam olarak küller arasında kalmıştır.

Bunlar değer bakımından daha önce Boğazköy‘de, Ebla’nın 100 km batısındaki Ugarit‘te ve 400 km güney doğusundaki Mari‘de bulunmuş olan arşivlerle eşdeğerdeydi.

Ancak ortada bir problem vardı. Kullanılan dil ne Asurca, ne Babilce ne de Sümerce’ye benzememekteydi.

Arkeologlar büyük bir sabırla tabletleri tasnif ederken Sümerce-Eblaca sözlük bulurlar ki, Sümer dili daha önce çözüldüğünden Ebla dili de kolayca deşifre edilir.

Şehir devleti valileri tarafından bir yılda toplanan gümüş ve altın gelirlerini listeleyen tipik bir Ebla tableti

Kralın katibi Dub-zu-zu‘nun imzasını taşıyan tabletlerin içeriği çok zengindir. Krala verilen hediyeler hatta dağıtılan un miktarı dahi yazılmış olanları vardır. Büyük bir kısım ticaret ve idare ile ilgili konular olmakla beraber, tabletler arasında çok değerli hatta bazı eşi bulunmayan hukuksal, tarihsel, matematiksel belgeler bulunmaktadır.

Tabletler tercüme edildikçe kamuoyunun dikkati buraya yönelir. Zira o güne kadar kutsal kitaplarda geçen ve efsane olduğu sanılan Sodom, Gomore, İbrahim, İsmail, Davut, Cebrail gibi adlar Tevrat’tan 1500 yıl önce yazılmış tabletlerde okununca bilim dünyası heyecanlanır.

İsimleri deşifre eden İtalyan Prof. Giovanni Pettinato, Amerikalı Tevrat uzmanı Noel Freedman‘a bunlardan bahseder. O da Amerikan ve İngiliz gazetelerini kullanarak ortalığı ayağa kaldırır.

Noel Freedman ilginç bir adamdır. Yahudilikten hıristiyanlığa geçmiştir.

Sansasyonel haber, yahudilerin çıkardığı bir Amerikan Tevrat dergisinde geniş bir araştırma yazısına dönüşür. Tevrat’ta adı geçen Hazreti İbrahim’in gerçekten yaşadığı, İbrahim’in yahudilerin atası olduğunu ve dolayısıyla Suriye’nin yahudi toprakları olduğunu ileri sürülür. İsrail buna dört elle sarılır ve çeşitli haklar talep eder. Bilim politikaya kurban edilmiş olur.

Bu haberler Suriye’de büyük tepki ve kızgınlığa sebep olur. Suriye eski eserleri müzesi müdürü Dr. Afif bin Masi Şam’da çıkan Teşrin gazetesinde yayınlanan bir ropörtajında iddiaları şiddetle reddeder. Ancak bu tepki bilimsel olmaktan ziyade slogan atmaktan öte geçmez.

Arkeolojik ve tarihsel bir araştırma bu tartışmalarla yanlış yöne itilir. Prof. Pettinato istemiyerek neden olduğu bu gelişme karşısında telaşa düşer. Sadece İtalyan arkeologlara verilmiş bulunan kazı izninin geri alınmasından korkar. Hemen bir açıklama yaparak Ebla buluntularının hiçbir surette İsrailoğulların atalarıyla bir ilişkisi bulunmadığını söyler. Ancak bu sefer de New York Times ve Wall Street gibi yahudi sermayeli gazeteler karşı saldırıya geçerler. Suriyelilere ağır suçlamalarda bulunurlar. Çivi yazılarını okuyan uzmanların Suriye devletince baskı altına alındıklarını, Tevrat’ta adı geçen isimlerin bulunduğu tabletlerin ortadan kaldırıldığını iddia ederler. “Malum” medya daha da ileri giderek milletler arası Ebla tercüme komitesinden bir Amerikalı üyenin öldürüldüğünü bile iddia eder.

Kısa bir süre sonra bunların tümünün yalan olduğu anlaşılır.

Olur böyle vakalar, Ahmet Sarbay

Paylaşın:

Sevebilirsin...