Shakespeare’in kurukafa hikayesi nerden çıktı?..

Paylaşın:

William Shakespeare’in ünlü hikayesi Hamlet‘de olayın kahramanı mezarlıkta eline bir kuru kafa alıp söylenir, “Var olmak mı yoksa olmamak mı, işte bütün mesele bu” diye… Bu cümle tüm dünyanın diline pelesenk olmuştur. Oysa Shakespeare’den çok önceleri başka kültürlerin yazarları ve düşünürleri de benzer hikayeyi alıp benzer laflar etmişler. Mesela ünlü efsane kahramanı Aşık Kerem de rastladığı bir kurukafa ile muhabbet etmiştir. Üstelik Hamlet gibi hükümdar oğludur ama onun gibi hikayesi karışık değildir.

William Shakespeare (1564-1616)

Danimarka’da geçen oyunda Prens Hamlet’in babası ölünce tahta geçen ve annesi Gertrude ile evlenen amcası Cladius’tan aldığı intikamı anlatılır. Hikaye renkli bir biçimde kahır dolu kederden, hiddet dolu gazaba geçen gerçek ve yapmacık cinnetin izlediği yolu çizer ve ihanet, intikam, ensest, ahlaksızlık gırla gider. Hamlet, babasının intikamını almak için çılgına döndüğünden sevdiceği Ofelya‘yı elinin tersiyle iterek kızcağızı mahzun eden bir bahtsızdır.

Kerem’in hikayesi ise temizdir.

Evlat hasreti çeken yaşlı İsfahan Padişahının son derece yakışıklı oğludur. Hazinedarı sarayın bahçesine bir elma ağacı diker. Senesinde meyve verirken padişahın bir oğlu olur. Yiğitliği ve mertliği dolayısı Kerem adı verilir. Hazinedarın da Aslı adında dünyalar güzeli bir kızı olur. Birbirlerine aşık olup evlenmek isterlerse de Aslı’nın babası bundan çok rahatsız olur. Çünkü Ermenidir ve hıristiyan olduğu için kızını Müslüman padişahının oğluna vermeyi asla istemez ve kızı alır kaçar.

Kerem, Aslı’yı bulmak için İsfehan’dan yola çıkar; Azerbaycan illerini, oradan Doğu Anadoluyu, Güney Anadoluyu, Orta Anadoluyu dolaşır. Yedi yıl boyunca karşısına çıkan herkese Aslı’yı sorar, karşılaştığı kızları Aslı’ya benzetir.

Sonuçta bir başka diyarda birbirlerine kavuşurlar ve evlenirler. Kızın babası düğün sırasında Kerem’e büyü yapar. Düğünden sonra Kerem üstündeki mintanı çıkarmak için düğmeleri açarsa da düğmeler tekrar iliklenir. Daha sonra Kerem birkaç kez mintanı çıkarmayı denese de başaramaz. Artık daraldığı için yorgunluktan bir “ah” çeken Kerem ağzından yayılan ateşle yanmaya başlar. Aslı Kerem’i söndürmek için ona su verir fakat bu sefer ateş daha da güçlenir. Birkaç dakika içinde Kerem yanarak kül olur. Aslı da feryad ederken saçları Kerem’in külüne değerek tutuşur ve o da yanarak can verir.

Hamlet’in 1603 yılında yayınlanan baskısının ana sayfası (sağda), Kerem ile Aslı’nın 1913 yılında İstanbul’da basılan hikayesi

Gelelim Hamlet’le Kerem’in yakınlığına…

Hamlet’i okuyan veya seyreden herkesin aklında kalan unutulmaz sahnelerden biri, genç Hamlet’in mezarlıkta önüne atılan bir kafatası karşısında daldığı ölüm düşüncesidir. Ne garip bir tesadüftür ki Kerem de uzun yolculuğu sırasında bir gün yolda kuru kafa görür ve onun önünde düşüncelere dalar. Bu kuru kafanın Hamlet’e düşündürdükleri o kadar birbirine yakın ki insan hangi müellifin bunu ötekinden aldığını veya hangi kaynağa beraber eğildiklerini düşünmekten kendini alamaz.

Hamlet, arkadaşı Horatio ile dolaşırken bir mezarcı kazdığı çukurdan bir kafatası çıkararak Hamlet’in ayakları dibine atar. Hamlet şöyle konuşur.

HAMLET: Bir zamanlar şu kafatasının bir dili vardı, şarkı da söyleyebilirdi. Herif onu nasıl da yere vuruyor. Sanki ilk cinayeti işleyen katilin elindeki çene kemiğiymiş gibi… Belli de şimdi şu herifin teptiği, vaktiyle Tanrı’yı bile kandıracağını sanan bir dalaverecinin kafasıdır. Olamaz mı?..
HORATİO: Belki de efendimiz.
HAMLET: Yahut “günaydın tatlı efendimiz, nasılsınız şeker efendimiz” diyebilen bir saray adamının da olabilir. Yahut kendisine versin diye içi giderek falan bey de olması mümkündür.
HORATİO: Evet efendimiz…
HAMLET: Ya, öyle ama şimdi sahibi kurtlar, böcekler olmuş. Çenesi düşmüş, kafatası da bir mezarcının küreğiyle oradan oraya atılıyor. Eğer bizde görüp ibret alacak göz olsa, bu değişim yaman bir değişimmiş!.. Bu kemikler onlarla oyun oynansın diye mi bakılıp büyütüldü. Düşündükçe kendi kemiklerim sızlıyor.

(Mezarcı bir kafatası daha fırlatır.)
HAMLET: Al bir tane daha!.. Neden bu kafada bir dava vekilinin olmasın?.. Kelime oyunları, söz oyunları, davalar, çevrilen fırıldaklar şimdi kafasının neresinde acaba?.. Kafatasına bu kaba herifin kürekle vurmasına ne dersin?.. Bu adam sağlığında böyle bir şeye izin verir miydi?.. Belki, çok mülk sahibiydi; çekleri, senetleri, tapuları, devletin ihsan ettiği haklar… O haklar hile dolu kafatasında toz toprağa dönüşmüş.

Ve nihayet çocukluğundaki saray soytarısı Yorick’in kafatası kendisine gösterilince onu önüne alır ve şöyle der:

HAMLET: Vah zavallı Yorick!.. Onu tanırdım Horatio… Fevkalade hoş bir adamdı. Kaç kere beni sırtında taşımıştır. Oysa şimdi bana ne iğrenç geliyor. Ona baktıkça midem bulanıyor. Şurasında kim bilir kaç kere öptüğüm dudakları vardı. Nerede şimdi o dudaklardan dökülen latifeler, oyunlar, şarkıların?.. Nerede sofrayı kırıp geçiren o şakaların?..

Hamlet bir kafatası karşısında ölümün herşeyi silip süpürüşü gerçeğini böyle anlatır.

Kerem’e gelince o şairdir. Söyleyeceklerini şiirle söyler, dahası Kurukafa’yı da konuşturur.

“… Gördü ki yol üzerinde bir kurukafa yatar. Kerem, arkadaşı Sufi’ye “Bak şu kurukafanın haline!.. Acep ne zamandan beri burada yatar?.. Bu da bir zaman bizim gibi yer içermiydi?.. Bakalım hayvan mıdır, yoksa insan mıdır?..”

KEREM:
Bir sualim vardır haber ver bana
Sen de bu dünyada var mıydın kafa
Hayvan mıydın insan mıydın ne idin
Türlü meyvelerden yer miydin kafa

Ayrılmış çenesi dökülmüş dişi
Yolunmuş kirpiği süzülmüş kaşı
Her daim böyledir feleğin işi
Beş vakit namazı kıldın mı kafa

KURU KAFA:
Dinle imdi gelen geçen halimi
Bir zaman dünyada ben de var idim
Bir şah idim ben de kendi başıma
Bunca gariplere yadigar idim

KEREM:
Kafa şu dünyada sen de mert miydin
Dünya malı için bir aç kurt muydun
Onbeş yaşlarında bir yiğit miydin
Yoksa ak sakallı pir miydin kafa

KURU KAFA:
Bilmez idim ben malımın hesabın
Düşünmezdim hiç ahiret azabın
Akıbet nûş ettim ecel şarabın
Öldüğümde gayet ihtiyar idim

KEREM:
Kafa şu dünyada iyi has mıydın
Dünya malı için kara pas mıydın
Yedirmez, içirmez bir nekes miydin
Sofrası meydanda er miydin kafa

KURU KAFA:
Daim güvenirdim ben de şanıma
Ecel ahir kasteyledi canıma
Bunca konuk el sunardı soframa
İşte ben böyle bir namidar idim

KEREM:
Dertli Kerem ahu zarın arttırsın
Cümle müşkül işlerini bitirsin
Ne zamandan beri burda yatırsın
Bu dünyada ölmem der miydin kafa

KURU KAFA:
Ben Kurukafayım burda oturdum.
Senin müşkül işlerini bitirdim
Yüz on yıldır ben burada yatırdım
Ben de sencileyin aşikar idim

Hamlet ile Kerem’in kurukafa karşısındaki bu düşünce yakınlığı ister istemez hikayenin asıl kaynağının ne olduğu sorusunu akla getiriyor. Hamlet mi Kerem’i taklit etti, yoksa Kerem mi Hamlet’i?..

Bir kere Kerem, Hamlet’ten çok eskidir. Shakespeare’lı yıllarda İngiliz kültürü doğuda popüler olmadığından Hamlet’ten kimsenin haberi yoktu. Ama Haçlı seferlerinden beridir, batı insanı doğunun maddi manevi hazinelerinden haberdar idi. Osmanlıdan İran’a, oradan Hind’e kadar uzanan Doğu edebiyatında kurukafa motifi çokça geçmekteydi. Mesela İranlı Ömer Hayyam insan kafatasının günün birinde şarap kasesi olacağını düşünerek ürpermekten kendini alamaz. Pir Sultan Abdal yukarıda okuduğunuz kadar tafsilatlı olmasa da, kurukafanın cevapları olmadan manzumeyi Hazreti Ali’nin ağzından Kerem’in ifadelerine benzer şekilde söylemiştir. Doğu edebiyatında “kurukafa” öylesine anonimdir ki herkesin hikayesine monte edilebilmiştir.

Sonuç olarak eserlerinde Doğunun masal ve rivayetlerinden çokça faydalanmış olan Shakespeare’in Hamlet’teki kurukafa sahnesini doğulu bir kaynaktan alması pekala mümkündür. Bir tek farkla ki Hamlet’in yazarı bilinirken Kerem’in müellifi bilinmez.

Olur böyle vakalar, Ahmet Sarbay

KAYNAKLAR
Hamlet’in kuru kafası çalıntı mı?.. Şevket Rado, Hayat Tarih, 09 Ekim 1965
Pir Sultan Abdal, Sadettin Nüzhet, shf. 25-26, İstanbul-1929

Paylaşın:

Sevebilirsin...