Akıl Hastaneleri

Paylaşın:

Eskiden akıl hastalarının tedavisi için ilginç yöntemler kullanılıyordu. 1400’lü yıllar Avrupasında hastalar, istiflendikten sonra ateşe verilen odunlar üzerinde yakılıyordu. Zira içlerine şeytan girdiği düşünülüyordu.

1900’lü yıllarda Fransa’da uygulanan bir tedavi yöntemi

Aynı dönemde Türkiye’de ilki Amasya’da, ikincisi Edirne’de açılan hastanelerde ilginç tedaviler uygulanıyordu. Hastaların rahatlaması için güzel ses, güzel koku, müzik kullanılıyor, bir şeylerle meşgul ederek tedavi edilmeye çalışılıyordu.

Batılı, yakmaktan vazgeçip, ille de “tedavi edeceğim” diye tutturunca, hastayı yanmaktan daha beter akıbetler bekler oldu.

1900’lü yılların başında ABD’de izolasyon ve tecrid etmek faydalı diyerek 250’şer hasta kapasiteli hastaneler kurulmaya başlandı. Bunlar, yoğun güneş ışığı alabilen tek tip yapılar halinde tasarlanmıştı. Ancak kısa sürede hasta sayısı kurum başına 500’ü geçer. 1954’e gelindiğinde New York’taki Pilgrim Eyalet Hastanesi 13.000 hastaya ev sahipliği yapar ki idareciler ve hekimler çok zorlanırlar.

1843’te açılan New York Eyaleti Utica Akıl Hastanesi (Bugünkü Utica Psikiyatri Merkezi), enstitünün işlevselliğini artırmak için çeşitli teknolojiler dener.

Marsilya Akıl Hastanesi’nde geliştirilen “kısıtlayıcı beşik”ten ilham alan Amerikan Psikiyatri Birliği kurucularından Dr. Amariah Brigham, tabut şeklinde bir yatak tasarlar: Parmaklıklı kenarlara ve açılır-kapanır tavana sahip, 91,5 cm genişliğinde, 183 cm uzunluğunda ve 46 cm yüksekliğinde olan bu yatak, “Utica Beşiği” adını alır ki, içine hastane yatağı da konulduğunda yüksekliği sadece 30,5 cm kalır. Bu dar alana hasta kapatılır. Öyle ki zavallı hareket edemez bile…

Utica beşiği

Bu korkunç yatak o kadar tutar ki, 1850’lerden sonra ABD’deki bütün akıl hastanelerine yayılır. Bu yataklarda “karışıklığa yol açan” hastaların zaptedilmesi amaçlansa da, bu tanımın kimleri kapsadığı tam olarak anlaşılamaz. Epilepsiden savaş sonrası travma yaşayan hastalara kadar herkes bu beşiklere hapsedilirler. Bir kere beşiğe giren, günlerce çıkamaz; bir çok hasta beşiklerde ölü bulunur.

Bir başka yöntem de insülin kullanarak tedavi etmekti. 1927-1970 arasında uygulanan bu yöntemde doktorlar hastayı kan şekerini düşürerek komaya sokarlardı. İnsülin seviyelerinde büyük dalgalanmaların beynin işlevini değiştirebileceğine inanırlardı. Bu yöntemle pek çok insanı telef etmişlerdi.

Tarihin Cemaziyel evveli, Ahmet Sarbay, Kitapita, İstanbul-2021

Paylaşın:

Sevebilirsin...