John Ward, nâm-ı diğer Yusuf Reis

Paylaşın:

Türk tarihinin kapalı kutularından biri, denizcilik tarihidir. Neresinden başlasanız, karşınıza sizi şaşırtacak konular çıkar.

Bunlardan birisinden, “Türk” olduktan sonra Cezayir donanmasına iltihak eden ve Batı dünyasını çok üzen birinden, İngiliz denizci John Ward’dan bahsedeceğiz.

Türk olmak, Türkleşmek

Osmanlı döneminde Avrupada birisi Müslüman oldu mu, onun için “Türk oldu” derlerdi. Özellikle dini çevreler, insanların Türklüğe özenmemesi için her türlü yolu denerlerdi. Türk olanı aşağılamak için hakkında resim ve heykeller yapar, tiyatrolar düzenler, romanlar yazarlardı. Aslında bu tavırlar yeni değildir. Sahabe döneminde, aslen bir Yahudi olan ve Abdullah b. Selam adını alan Husayn b. Selâm, dindaşlarının hakaret ve iftiralarına maruz kalmıştı. Daha sonra Alselmo Turmeda adındaki genç bir İspanyol papazı, Müslüman olarak Abdullah Tercüman adını alınca karakter suikastına uğramıştı. John Ward da “Türk” olup Yusuf Reis adını alınca benzer tepkilerle karşılaştı.

Ona saldıranlar ağız birliği ederek onu basit, fakir, melankolik bir insan olarak tanıtırlar. İyi de, böylesi basit birinin Müslüman olmasının Hıristiyanlığa ve İngiliz dünyasına ne zararı olabilir ki… Aksine hakkında koparılan fırtınalar, onun basit biri olmadığını göstermektedir.

Yenilmez Armada’nın imhası

Osmanlının gücünün en zirvede olduğu bir dönemde İngiliz kraliçesi I. Elizabeth (1558-1603) İstanbul’dan acilen yardım ister. İspanyolların, Armada invencible yani “Yenilmez Armada” denilen donanmasıyla Britanya adasını işgale hazırlandıklarını haber verir. Herkes biliyordur ki, bu donanmanın karşısında İngilizlerin hiçbir şansı yoktur.

III. Murad Han, önce Cezayir donanmasına emrederek Cebelitarık boğazını kapattırıp İspanyolları sürekli meşgul eder. Sonra en usta denizcilerini kara yoluyla gizlice İngiltere’ye ulaştırır. Adalıları savunmaya hazırlayacaklardır.

İspanyol gemileri kara bulut gibi İngiltere üzerine çökerler ancak Manş denizinin iki tarafındaki tabyalar karşısında hiçbir şey yapamayıp yenilirler. Gemilerin neredeyse tamamını kaybederler. İngilizlerse bir tek kayıp vermezler. Bu olay, başta kraliçe olmak üzere pek çok kişinin Osmanlılara hayranlık duymasını sağlar. O günlerde birinin adı ön plana çıkar ki kahramanımız John Ward’dır.

John Ward kimdir?..

1553 yılında İngiltere’nin güney doğusundaki Kent bölgesinde Faversham kasabasında doğar. Gençlik yıllarını balıkçılıkla geçirir.

Bir başka kaynakta İngiltere’nin güney batısındaki Devonshire kontluğuna mensup olduğu yazılıdır. İngiliz donanmasında çalışan biridir. Arkadaşlarıyla birlikte limandaki kraliyet gemisini mürettebatıyla iş birliği yaparak kaçırır. Okyanusun orta yerinde  mürettebatının oylarıyla seçilen ilk korsan kaptanı olur. Milliyet ve din ayırt etmeden, Amerika’ya gidip gelen gemileri vurmaya başlar. Ticaretleri baltalanan Avrupa krallıkları bundan çok rahatsız olurlar. İngiltere kralı I. James, tahta geçer geçmez Avrupa devletleriyle kötü olmamak için John Ward’ı kabullenmez ve korsanlığı yasakladığına dair bir ferman yayınlar. Hatta Katolik İspanya ile barışmanın yollarını arar.

O yıllara kadar Avrupalı denizciler karşısında hep ezik olan İngilizlerin pek hoşuna gitmiştir. Hele ticaret gemisi olarak kamufle edilen ve argosy denilen büyük Venedik gemilerinden birini ele geçirince ününe ün katar, adeta halk kahramanı olur. Zira vurulan gemi Katoliklere ait bir gemidir ve arkasında İngilizlerin pek hoşlanmadıkları Papalık vardır. İngiltere’nin Avrupa ülkeleriyle yaptıkları ticari faaliyetler sekteye uğrar. Bir nevi ambargoyla karşılaşır. Tüccarlar, kaybettiği paralar yüzünden krala baskı yaparlar.

John Ward, İngiltere de halk tarafından pek sevilir. Hakkında efsaneler üretilir.

Bu arada John Ward, sadece İngiltere’de değil Avrupa’da da sevimli bir figür haline gelmiştir. 

Asıl macera bundan sonra başlar. John Ward mürettebatıyla birlikte müslüman olur ve Yusuf Reis adını alır. Türkler, mavi gözleri dolayısıyla ona Çakır (Chakour) lakabını takarlar.

Bu sırada bir İtalyan kadınla evlenir. Kilise aşırı rahatsız olur. Hıristiyan halk arasında İslamiyetin yayılmasından korkarlar.

Bir süre sonra korktukları başlarına gelir. Peşpeşe ihtida hareketleri yaşanır. Kaliteli insanlarını düşmanlarına kaptırınca John Ward’ın şahsında İslam dinine saldırıya geçerler. Öyle ki Peygamber Efendimizi, Kur’ân-ı Kerîm’i, Müslüman kadınları hatta dinin hilal, dolunay gibi sembollerini bile karalarlar.

Engizisyon mahkemeleri insanları ağır bir baskı altına alır.  1610 yılından itibaren, 20 civarında İngilizi takibe alırlar. Bunların onunun Londralı; altısının Plymouth’lu diğerlerinin Lyme, Middlesbrough ve Kanal bölgesinden olduğunu tespit ederler.

Haçlıların “Türk” avı

Bunlardan biri Sir Francis Verney (1584-1615) idi. Tunus’ta iken Türk olduğunu itiraf edince kadırga kölesi olarak cezalandırıldı. İki yıl sonra vefat ettiğinde 31 yaşındaydı.

Zimen Danzeger, (1579-1615) aslen Hollandalı olmasına rağmen İngiliz John Ward’ın arkadaşıydı.  1613 yılında Türk olunca Simon Reis adıyla tanındı. Birlikte Kuzey Afrika kıyılarında faaliyet gösterdiler.

İki yılda 40’tan fazla Ceneviz ve Venedik gemisini ele geçirdi. Bunlar masum ticaret gemileri değil, ticaret gemisi olarak kamufle edilen askeri nakliye gemileriydi. 1615’de yakalandığında idam edildi.

1626’da, İbrahim olarak da bilinen Plymouthlu Robin Locar, Toskana kadırgaları tarafından yakalandı. Müslüman olmaktan hüküm giydi. Akıbeti bilinmiyor.

Kaynaklarda adı Mami Al-Inglizi olarak geçen Dartmouth’lu Kaptan Jonas, engizisyonun bir başka kurbanıydı. Bunun da akıbeti bilinmiyor.

Bir başka İngiliz, İspanyollar tarafından yakalanıp engizisyona sevkedilen Francis Barnes‘dı. Tunus’ta kılavuz kaptan olarak çalışırken namaz kılıp oruç tuttuğunu itiraf ettiğinden hüküm giydi. Akıbeti bilinmiyor.

1631’de İspanyol Murcia şehrindeki Engizisyon, Alexander Harris adında bir denizcinin Türk olup Murad Reis adını aldığını tespit etti. Kaynaklarda Küçük Murad Reis olarak geçen bu denizci, 1627 senesinde Cezayir Limanı’ndan 15 pare gemi ile yola çıkıp en kuzeydeki İzlanda’yı vurup Rahip Olafur Egilsson adındaki bir yöneticiyi Cezayir’e paketlemişti.

Tutuklayıp hapsettiler. Katolik olmayı kabul etmesi için ağır işkencelerden geçirdiler. Sonra kadırga kölesi olarak cezalandırdılar. Bir daha kendisinden haber alınamadı.

John Ward’ın bunlardan farkı bir türlü ele geçirilememiş olmasıydı.

Karakter suikastı

Önce, onun sapkın bir dönek olduğunu ilan ederler. Kiliselerde onun ve adamlarının ilahi bir cezaya çarptırılmasının an meselesi olduğuna dair vaazlar verip, nümayişler yaparlar. Kapılarına dayanacakları bir Müslüman bulamadıkları için Yahudilere dadanırlar. Ancak bekledikleri ilahi ceza bir türlü gelmez. John Ward, namı diğer Yusuf Reis Tunus’u mesken edip ortalığı kasıp kavurur.

Bu sefer halkın gözünden düşürmek için romanlar yazıp tiyatrolar sahnelemeye başlarlar. Müslümanları putperest olarak gösterirler. İslamiyeti seçenleri de kadın, para ve makam düşkünü olmakla itham ederler.

Bu tiyatro eserlerinden bir tanesi günümüze kadar gelmiştir. Robert Daborne adlı bir İngilizin kaleme aldığı A Christian Turn’d Turc, (Bir Hıristiyanın Türk Olması) hayli popüler olur.

Hikayedeki karakterlere baktığımızda; “Türkler”in, hayal sınırlarını zorlayan ifadelerle resmedildiklerini görürüz. Ana karakterler şunlardır: Vali (Tunus Valisi), Crosman (Tunus’taki yeniçerilerin kaptanı), Voada (Crosman’ın kızkardeşi, Yusuf Reis’in de karısı) Müftü (Tunus Müslüman cemaatinin dini lideri),  Mulli (Tunuslu Bir Türk)… Araya birkaç tane de Yahudi sıkıştırırlar; Benwash (Zengin bir Yahudi tüccar), Ruben Rabshake (Benwash’ın Yahudi hizmetkarı), Agar (Benwash’ın Türk karısı)

Eseri okuduğunuzda nasıl bir aşağılık kompleksine düştüklerini, nasıl paniğe kapıldıklarını görürsünüz. Daborne kaleme almamış, adeta kusmuştur. Bunu yaparken de Shakespeare‘in Othello’da dramatize ettiği sinsilikte değil, açıkça bağıra çağıra yapmıştır.

John Ward, güya bir Türk gibi kibirli, acımasız, kalpsiz, hırsız kısaca bütün kötülüklerin vücut bulmuş halidir. Piyeste karısı rolündeki Müslüman kadın Voada, ahlaksız, pislik bir fahişedir. Önüne gelenle düşüp kalkar, John Ward’ı tuzağına düşürür. Adamı o hale getirir ki karısının ahlaksızlığını kabullenen, görmezden gelen bir koca olur. Yahudi tüccar Benwash, ticari menfaatleri için Müslüman olmuş fırıldak bir karakterdir. Türk olan karısı Agar da ahlaksız biridir.

Tiyatro eserinde John Ward’a düzenlenen “karakter suikastı” bu şekilde sürer gider. Sonunda lafı, onun aslında İngiliz olmadığına, hiçbir zaman hıristiyanlığa inanmadığına, ateist olduğuna getirerek seyircileri İngiliz ırkçılığına ve Hıristiyan yobazlığına sürükler.

Karakter infazları bununla da kalmaz, başka mecralarda da devam eder. 1608 yılında John Ward’ı Tunus’ta gören bir İngiliz denizci, güya Onu “saçlarını kazıtmış, yüzü siğille kaplı, kısa boylu ve sakallı olarak görmüş. Çok az konuşuyor, konuştuğu zaman da küfürler savuruyormuş. Sabahtan akşama kadar da sarhoş geziyormuş.” Bu lafları halk arasında yayıyorlar fakat böyle bir adamın nasıl usta bir gemici olup düşmanlarına nefes aldırmadığına cevap veremiyorlardı. Üstelik onu gerçekten ziyaret edenler, farklı ve Türk olmayı özendirici haberler getiriyorlardı. 1616’da Tunus’u ziyaret eden İskoç roman yazarı William Lithgow, onun mükemmel bir sarayda muhteşem bir hayat sürdüğünü, benzer şekilde Türk olan on beş İngiliz dönekle daha tanıştığını söyler.

Başka bir ziyaretçi Edward Coxere, John Ward’ın tamamen Türkleştiğini, asla şarap içmeyip su içtiğini anlatır.

John Ward 1612’den sonra denizciliği bırakır. Genç leventlere tecrübelerini aktarmakla vakit geçirir. 1622’de 70 yaşındayken vefat eder. Düşmanlarına bakarsanız ölümü de normal olmamıştır; “muhtemelen veba yüzünden hayatını kaybetti” diye not düşerler.

Gerçek kimliği unutturulmak istenen John Ward hiçbir zaman unutulmadı. Yıllar sonra Karayip Korsanları filminde Jack Sparrow adıyla tekrar karşımıza çıktı.

KAYNAKLAR
Three Turk Plays From Early Modern England, Daniel Vitkus, Columbia University Press, 1999
Islam in Britain: 1558-1685, Nabil Matar, Cambridge University Press, 1998
Turning Turk: English Theatre and the Multicultural Mediterranean, 1570-1630, Daniel Vitkus, Palgrave Macmillan, 2003
The Pathology of the English Renaissance: Sacred Remains and Holy Ghosts. Elizabeth Mazzola, ‎ Brill Academic Publication, 1998
The Elizabethan Dumb Show: The History of a Dramatic Convention. Dieter Mehl, Methuen Publishing, 1982
The Fear of Conversion to Islam in Daborne’s: A Christian Turn’d Turk (1609), Fahd Mohammed Taleb Al-Olaqi, Studies in Literature and Language Vol. 14, No. 3, 2017, pp. 1-12
A Christian Turn’d Turc, Robert Daborne, London-1612

Ahmet Sarbay, Yedikıta Dergisi, sayı: 175 (Mart 2023)

Paylaşın:

Sevebilirsin...