Hüseyin Avni Paşa
Yaptığı askeri darbe ile kötü bir çığır açan Osmanlı Devlet adamıdır.
Sultan Abdülaziz Han’ın saltanatında 15 Şubat 1874 – 26 Nisan 1875 tarihleri arasında sadrazamlık yapmıştır.
II. Mahmut Han, 150 senedir devletin yaşadığı uyuşukluğu gidermek için bir dizi yenilenme çabasına girer. İşe ordudan başlar. Cephede düşmandan kaçan ama milletin ensesinde bozan pişiren orduyu adeta imha eder. Yerine yepyeni, zinde bir ordu kurar. Ordu artık eskisi gibi siyasete karışamayacaktır. Yenilenmiş silah ve kadrosuyla birlikte ordu mensuplarının refah seviyesi, batıdakilerin seviyesine çıkar.
Sultan Abdülmecid Han ve Sultan Abdülaziz de aynı yolu takip eder. Abdülaziz Han aktiftir. Avrupa’yı gezer, teknolojisini inceler. Gördüklerini ülkesinde uygulamanın planlarını yapmaktadır. Piyasa ekonomisi iyiye gitmektedir. Devlet hazinesindeki açık hızla kapanmaktadır. Ancak kaliteli devlet adamı kıtlığı vardır.
Bu olaylarda bir kişinin yıldızı parlar. Bu kişi; Hüseyin Avni Paşa‘dır. Tarihçilerin onun hakkında çizdiği portre çok ağırdır; “Sevenlerince Malak (manda yavrusu) Paşa diye anılır. Zeki, çevik, ilk kurmay sınıfı mezunu, otoriter… Ancak kötü huylu gelme, kompleksli, ırz düşmanı, kumarbaz, acımasız ve korkunç denecek derecede kindar.”
Daha bitmedi. “Amerika’dan alınan bir milyon Martini tüfeği ile Almanya’dan alınan Krupp topları gümrükten girerken çok büyük miktarda komisyonu cebine indiren kişidir.” Nedendir bilinmez böylesi bir tip “ser asker” olarak ordunun en tepesine tayin edilir.
Ancak Paşa, tayin edildiği yerde “paşa paşa” oturacak karakterde değildir. “Askerlik ve devlet meselelerini alkol duvarının açıldığı sofralarda müzakere eder.” Tütsülü kafayla aldığı kararlarla devlete yön verir. “En yakın dava arkadaşlarının bile karılarına sarkmakta bir mahzur görmez.” Bu arada, daha önceki bir görevinden alınma olayından dolayı Sultan Abdülaziz‘e kin duymaktadır. İliklerine kadar Sultan’dan nefret etmektedir. Ancak Sultanı gördüğünde rükuya eğilecek kadar da fikir namusu taşımaktadır.
O günlerde devletin kasasına girmek üzere olan 25 milyon altının kokusunu alır. Bu arada bir başka koku daha alır. Sultan’ın hizmetçilerinden Şemsi Cihan isimli cariyenin kokusunu… “Para ve kadın”, H. Avni Paşa’nın gözünü karartmaya yetmiştir.
Ancak Padişah’tan hesap sormanın yolu saraydan değil Londra’dan geçmektedir. Bunun adı bütün sözlüklerde “milletine ihanet” olarak geçer. Ama paşanın sözlük okumaya vakti yoktur. Hemen Londra’nın yolunu tutar. İngilizlerle anlaşır. Beklenen işareti de İngiliz elçisi Henry George Elliot verir.
30 Mayıs 1876 gece 2’de saray silah sesleriyle uyanır. Sultan Abdülaziz Han‘ın yerine V. Murad geçer. Gerekçe olarak; “ülkenin kötüye gitmesi, milletin istememesi” gösterilmiştir ancak, aziz millet o sırada uykusunun en tatlı yerindedir.
Bununla da kalınmaz, en adi bir suçluya bile yapılmayacak eziyetler yaşatılır Sultan’a ve ailesine… Annesinin başörtüsü alınır başından ve dipçik darbelerinden geçirilip su dolu pis bir odaya atılır. O anne ki, bütün kabahati Abdülaziz Han’ı doğurmuş olmasıdır. Dahası, Sultan’ın hanımına bizzat Hüseyin Avni Paşa elle sarkıntılık yapar yüz kızartıcı sözlerle… Sıra Sultan’ın hizmetçilerine gelmiştir. “Nerede 25 milyon altın” sorularıyla, en mahrem yerlerine kadar arar Avni Paşa ve çetesi… Aslında altınları çoktan yağmalamışlardır. Aradıkları şey milletin namusudur.
…Ve savunmasız Sultan öldürülür. Öyle şerefsizce bir eylemdir ki, V. Murad; “Allah belanızı versin. Ona hiç kimsenin zarar vermeyeceğine dair söz vermiştim” diye isyan eder.
İhtilalin üzerinden iki hafta geçmiştir. Hüseyin Avni Paşa; Sultan’ın kayınbiraderi Yüzbaşı Çerkez Hasan tarafından tek kurşunla indirilir çıktığı yükseklerden. Kabri Edirnekapı’da olan Çerkez Hasan, ablasına yapılan namussuzluk kadar devlete yapılan hainliğin de hesabını sormuştur.
Şimdi Beyazıd’da olan çukuruna 56 yaşında yuvarlanan H. Avni Paşa’dan sonra çetenin hepsi çok kısa bir zamanda, çeşitli felaketlerle birer birer yok olurlar. Kimi aklını yitirir, kimini köpekler parçalar.
Geçmişe Mazi Derler, Ahmet Sarbay, İstanbul-2003