Tüy Dikmek
Osmanlının ilk Paris Elçisi Yirmi Sekiz Mehmed Çelebi hatıralarında, Fransızların er-avret su gibi parfüm kullandıklarından bahseder. Ancak çevreden gelen pis kokularla parfüm kokularının birleşerek daha beter bir koku oluşturmasından ve bunun da hiçbir parfüm cinsi tarafından bastırılamadığından yakınır.
Çelebimiz, yurda döndüğünde ayağının tozuyla Türkçe Deyimler Sözlüğüne bir özdeyiş hediye eder; “üzerine tüy dikmek” diye… Hatanın hatayla telafi edilmesi karşısında sarfetmiş bu sözü.
Versay Sarayı kaynaklı bu “tüy dikme” metodu şöyle uygulanıyormuş. Koridor köşelerine hacetlerin büyüğü giderildiğinde uşaklar, bunları dışarıya atmadan önce bir kaz tüyünü içine sokarlarmış. Birkaç gün sonra da tüyden tutarak, sertleşmiş olan haceti, pencereden dışarıya fırlattıklarında, artık o anki şanslı kişi kim ise onun kafasında patlarmış.
Ahmet Sarbay, Geçmişe Mazi Derler, 2003