Osmanlılar ile Amerikalıların 41 Farkı
On dokuzuncu yüzyılda Osmanlı sınırları içinde misyonerlik yapmak için kilise ve okul kurulmuştu. Öncelikleri Türkleri hıristiyan yapmak değil, hıristiyan azınlıkları örgütlemekti. Bu nedenle onları yakından tanımaya çalışıyorlar ve haklarında raporlar tutup merkezlerine ulaştırıyorlardı.
Bunlardan biri de Amerikan misyoneri Benjamin Schneider idi. Alman asıllı idi. Bursa’da Protestan Kilisesi kurmuştu. Bu adamın karısı Eliza Cheney Abbott Schneider, kocasının faaliyetlerine yardımcı olmak için kadınların arasındaydı. Bu kadının Amerika’daki Alman Proteston Kilisesi’ne hitaben kaleme aldığı mektuplarda devrin Osmanlı toplumu ile Amerikalıları kıyaslıyor.
Toplam sayısı 28 olan mektuplar sayesinde o yıllarda Bursa’nın sahip olduğu coğrafî yapı, bitki örtüsü, yabanî hayvanlar, tarım, hayvancılık konularındaki ilginç ayrıntıları öğrenebiliyoruz.
Ancak en önemlisi sosyal ve dinî hayat ile insanlar hakkında verilen bilgiler. Bu sayede Osmanlıda yaşayan müslümanlar ile gayri müslimlerin 1800’lü yıllarda bir arada hangi hukuk çerçevesinde yaşadıklarına şahit olabiliyoruz. Mesela, müslümanlarca haram olmasına rağmen içki içen gayri müslimlere dokunulmuyor.
Kıyaslama yapılırken genelde Bursa hıristiyan toplumu ile ABD toplumu karşılaştırılmış. Verilen örneklerin çoğu hıristiyan azınlıkların sahip olduğu adetlerden alınmış.
VIII. MEKTUP
Bu ülkede gördüğüm, Amerika’dakilerden tamamen farklı olan âdetler ve lezzetler – tezatlar
Sevgili Dostlarım,
1-Amerika’da kadınlar buradaki kadınlara kıyasla eşlerinden ve erkek kardeşlerinden daha fazla ilgi ve saygı görüyor. En azından toplum içinde hizmet eden değil hizmet edilenler onlar. Burada erkeklere kadınların iki katı saygı ve ihtimam gösteriliyor.
Burada kadınlar, kocaları ve erkek kardeşleri tarafından hizmetkâr gibi görülüyor. Herkes için geçerli olmasa da kimi zaman kadınların halini hor görülen kölelerin ezik hallerine benzetiyorum. Buradaki erkeklerin eşlerini kendilerine eşit gördüklerine çok nadir rastladım. Tabii eşlerini kendileriyle aynı düzeyde görerek onlara hoş bir şekilde davrananlar da var. Ama bu gerçekten çok nadir.
2-Amerika’da gösterişli davetler tertip edildiğinde ikramlar çok bol olmasa da masa düzeninin temiz ve iştah açıcı olmasına özen gösterilir.
Burada ise büyük yemek davetleri verilirken masalar şaşaalı bir şekilde donatılıyor ve sayısız çeşit sunuluyor. Ancak masa düzeni çok sıradan, mesela bir taburenin üzerine bakırdan veya tahtadan büyük bir tepsi yerleştiriliyor. Kimi zaman üzerine öylesine bir örtü seriliyor, kimi zaman boş bırakılıyor. Ne kadar zengin olursa olsun, buradaki evlerde gördüğüm en iyi tabaklar düz beyaz tabaklar. Ancak daha çok bakır tabak kullanılıyor. Gümüş kaşıklar yerine de tahta veya demir kaşık kullanıyorlar.
Tuz, bir tabağın içinden elle alınıyor. Sofraya hindi getirilecek olursa, servis elle yapılıyor. Butlar, kanatlar tek tek kopartılıp hindi büyük bir hünerle tamamen parçalanıyor.
Pilav yeneceği zaman yer sofrasında oturan herkes kaşığını alıp masanın ortasındaki çanağa daldırıyor ve ağzına götürüyor. Sonra yine tencereye daldırıp yemeye devam ediyor. Amerikalılar bu şekilde yenen bir yemeğe katılmaya pek istekli olmayacaklardır.
3-Amerika’da gelinler yeni evlerine yerleştiklerinde hane halkından herkesle rahatça sohbet etmeleri olağandır.
Ancak burada yaşayan Ermenilerin gelinleri yeni evlerine yerleştiklerinde kayınvalideleri onlara izin verene dek kimseyle konuşamıyor, sadece fısıldayabiliyorlar. Üstelik bu iznin birkaç yıl boyunca verilmediği de görülebiliyor. Birkaç kez yeni evli hanımlara yanlarında kayınvalideleri varken kendimi tanıtıp sorular sorarak istemeden onları mahcup ettiğim oldu ve bu yüzden sorularıma cevap veremediler.
“Peki, nasıl bu mahcubiyetten kurtuldular?” diye sorabilirsiniz. Ya ağızlarını açmadan öylece oturdular veya kulağıma eğilip fısıldayarak benimle konuşmaya çalıştılar.
4-Amerika’da henüz evlenmemiş bir kadın, müstakbel eşiyle tanışıp nişanlandıktan sonra ev eşyalarını hazırlamaya başlar.
Burada ise bu hazırlık nişan bile yapılmadan yıllar önce başlıyor ki evlilik en kısa zamanda gerçekleştirilebilsin. Ancak kimi zaman tüm çeyizini hazırlamış kadınlar kimseden evlenme teklifi almayınca hem eşyalar hem de kız “evde kalıyor”.
5-Amerika’da insanlar yatacağı zaman yataklarına gider ve gün boyunca giydikleri kıyafetlerini çıkarır.
Burada ise yatak getiriliyor ve üstlerindeki giysilerle yatıyorlar.
6-Amerika’da bir erkek ve kadın evlendiğinde baba evinden ayrılıp kendi başlarına yaşamaya başlıyor.
Burada ise ya kadının ya da erkeğin ailesiyle birlikte oturmaya devam ediyorlar ve böylece aynı çatı altında dört beş kuşak birden kalabiliyor.
7-Amerika’da evliliğe adım atılacağı zaman önce eşler birbirleriyle anlaşır, sonra mümkünse hamilerin onayı alınır.
Burada hamiler teklifte bulunup anlaşıyor, sonra eşler isteyerek veya istemeden karara uyum sağlıyor.
8-Amerika’da gelinler özenle bembeyaz giydiriliyor ve düğün töreninin en gözde şahsiyeti olarak yerlerini alıyor.
Burada yaşayan Ermenilerin gelinleri ise koyu renk ipek veya satenden hantal giysiler giyiyor ve odanın bir köşesinde kırmızı ipek bir örtüyle baştan aşağıya örtülüp gözlerden uzak tutuluyorlar. Düğün boyunca gelin heykel gibi hiç hareket etmeden ve çıtını çıkarmadan duruyor.
9-Amerika’da kadınların güzellik anlayışı zayıf ve ince belli olmaya dayanır.
Burada ise dolgun kadınlar güzel bulunuyor; tıpkı bir çiftçinin hayvanlarının besili olmasını istemesi gibi. Bursa’nın en güzel kadını olarak görülen hanım şehrin en tombul kadınlarından biri.
10-Amerika’da ölüler duruma uygun şekilde beyaz ve sade giysiler içinde gömülür.
Burada ise cenazeler canlı renklerde giydirilip çiçeklerle ve simlerle süsleniyor. Öyle ki sanki sessiz, karanlık bir mezara değil baloya gider gibi…
11-Amerika’da kiliseye giden insanlar sessizce oturup vaaz dinler.
Burada ayakta dikilip birbirleriyle konuşuyor veya komşularının anlattıklarını dinliyorlar.
12-Türk dilinin (yani burada konuşulan dilin) yapısı İngilizce’nin tam tersi.
Mesela; “I saw the Pasha of Broosa yesterday hunting on the plain with his dogs”. (Gördüm paşasını Bursa’nın dün avlanırken kırda köpekleriyle birlikte). Türkçe’de: “Yesterday – plain on – of Broosa its Pasha – with his dogs – hunting – saw I”. (Dün Bursa Paşası’nı köpekleriyle birlikte kırda avlanırken gördüm).
13-Amerika’da günün saatlerini ayarlarken güneşin en tepede olduğu saati ve en alçakta olduğu saati 12 olarak kabul ediyoruz.
Bu ülkede günbatımında ve gündoğumuna yaklaşıldığında saat 12 olarak kabul ediliyor.
14-Amerika’da bir çiftçi koyunlarını otlatmak için çayıra götürürken önden koyunlar gider arkadan çiftçi.
Burada önden adam gidiyor, koyunlar onu takip ediyor.
15-Amerika’daki at arabaları atlar önden gidecek ve arkadaki arabayı çekecek şekilde yapılır.
Burada kullanılan bir at arabası türünde ise bir at önden diğeri arkadan gidiyor ve buna tahtırevan deniyor.
16-Amerika’da insanlar komşularının evlerine girerken şapkalarını çıkarırlar, ama ayakkabılarını çıkarmazlar.
Burada ayakkabılarım çıkarıyorlar, ama şapkaları kalıyor.
17-Amerika’da testere iterek kullanılır.
Burada çekerek kullanılıyor.
18-Amerikalı kadınlar bazen yanaklarını allıkla boyar.
Burada Müslüman kadınlar ayak tırnaklarını kırmızıya boyuyor.
19-Amerikalı anneler bebeklerini emzirirken onları kucaklarına alıp emzirir.
Burada anneler bebeklerinin beşiklerine eğilip, bebeği yerinden kaldırmadan emziriyor.
20-Amerika’da yerler elle fırçalanır.
Burada ayakla fırçalanıyor.
21-Amerika’da kadınlar örgü örerken ipi parmaklarına dolar.
Buradaki kadınlar boyunlarından geçiriyor.
22-Amerikalı kadınlar dikiş dikerken elbisenin kenarını dışa doğru çevirir.
Buradakiler içe doğru çeviriyor.
23-Amerikalı terziler sağdan sola doğru dikiş diker. Buradakiler soldan sağa doğru.
24-Amerika’da örgü örerken yukardan başlayıp aşağı doğru devam edilir.
Burada alttan başlayıp yukarı doğru örüyorlar.
25-Amerika’da kitapların kapağı bir taraftan, müslümanların kitapları diğer taraftan başlar.
26-Amerikalılar soldan sağa doğru yazı yazar.
Müslümanlar sağdan sola doğru.
27-Amerika’da hamallar yükleri omuzlarında taşır.
Buradakiler bellerinde taşıyor.
28-Amerika’da erkekler sakallarını keser, saçlarını uzatır.
Buradakiler sakallarını uzatıp saçlarını tıraş ediyor.
29-Amerika’da insanlar bir eve girmek istediklerinde evin kapısını tıktıklar.
Burada ya dış kapıyı ya da bahçenin kapısını çalıyorlar.
30-Amerika’da birini karşılayıp buyur ederken elimizi kendimize doğru götürürüz.
Burada ellerini ileri doğru uzatıyorlar.
31-Amerika’da birinin evine ziyarete gittiğinizde evin hanımı size karnınızı doyuracak kadar değil, sadece iştahınızı açacak bir tatlı kaşığı reçel ikram ederse bu büyük bir hakaret olarak kabul edilir.
Burada ise bu davranış, büyük bir nezaket olarak görülüyor. Bundan 10 yıl kadar önce Bursa’ya daha yeni geldiğimiz günlerde İngiliz bir seyyah evimize geldi. Kendisi Şark adabına aşina değildi. Hizmetkârımız bir tepsi içinde bir kavanoz pelte, bir tatlı kaşığı ve bir bardak su getirdi.
Pelte konuğumuza ikram edildi. O da kavanozu eline alıp yemeye başladı. Tatlıyı beğenmiş olmalı ki bir yandan yemeye devam ediyor bir yandan da “Tatlınız çok lezzetliymiş Bayan Schneider” diyordu. Yanımızda bulunanlar bu durumdan hiç hoşlanmamıştı.
32-Amerika’da bir grup kadın bir öğleden sonrayı birlikte geçirmek isterse ya bir yerde buluşurlar veya içlerinden birinin evine konuk olurlar.
Burada kadınlar ya buhar içindeki hamamlarda veya gölgelik bir koruda buluşuyor ve yiyeceklerini yanlarında getiriyorlar. Buna “keyif yapmak” diyorlar. Bu, onlara göre en güzel dünyevi saadet.
33-Amerika’da evlerin önü genellikle sokağa bakar.
Burada sokakla herhangi bir bağlantısı yoktur ve evler avluya bakar.
34-Amerika’da insanlar yıkanmak istediklerinde suyu tekneye doldurup içine girer.
Burada teknenin içine girip suyu üzerlerine döküyorlar. Yani bir başkası ya da bir hizmetkâr yıkanan kişinin yanında durup üzerine suyu döker ve akan sular tekneye dolar.
35-Amerika’da hayır demek için başımızı iki yana sallarız.
Burada başlarını geriye doğru atıyorlar.
36-Amerika’da insanlar yemek yerken sofranın başında dikilip onlara bakmak kabalık olarak görülür.
Burada ise “âdet” böyle…
37-Amerika’da insanlar otururken ayaklarını yerden kaldırmazlar.
Burada insanlar ayaklarını toplayıp üzerine oturuyor. Ancak bunu yere ya da sedire otururken yaptıklarını da belirtmeliyim. Zira sandalye burada çok az kullanılıyor.
38-Amerika’da insanlar bir konuşmacıya övgülerini göstermek için onu alkışlar.
Burada ise hizmetkârlarını çağırmak için el çırparlar.
39-Amerika’da sığırlara nal çakılacağı zaman hayvan sağlam bir kafese konur ve ayakta tutulur.
Burada aynı işlem yapılacağı zaman hayvanı iple bağlayıp yere yatırıyor ve ayaklarını havaya kaldırarak nal çakıyorlar.
40-Amerika’da bir öğretmen talebesini cezalandırmak için sırtına vurur.
Burada ayaklarının altına vuruyorlar.
41-Amerika’da işçiler iş ararken genellikle insanlara başvurup iş ister.
Burada işçiler pazara gidip birilerinin onları işe çağırmasını bekliyor.
Letters from Broosa, Asia Minor, by Eliza Cheney Abbott Schneider, YOYO Media, Manchester-2013