Hani Osmanlı Perişandı? / Selahattin Duman

Paylaşın:


Kabahat “kerpicin” oldu.

Anadolu’da dokuz yüz senedir meskûn yaşıyoruz. Evlerin yüzde sekseni de kerpiçti…

Altımızda yer sallandı, üstümüze nice damlar çöktü, bugünlere geldik.

Osmanlı sefildi, perişandı hani… Onca sarsıntıdan, yerin şiddetinden ayakta kalanlara bakıyoruz; tamamı Osmanlı’dan kalma yapı…

Adapazarı, Gölcük, Erzincan.. Tepemize çökenler hep cumhuriyet yapıları.. Bunun da bir hikmeti olmalı..

Elimin altında “Tarihi hastaneler” başlığı ile hazırlanmış bir albüm var, Osmanlı döneminde yapılan ilk sivil hastaneleri anlatıyor.

NASIL OLUYOR?

Yirmi üç sivil hastane, birini Sultan Aziz yaptırmış, diğerlerini Sultan Hamid-i Sani…

Yirmi üçü de üzerinden yüz sene geçmesine rağmen taş gibi ayakta.. Üstelik estetik açıdan çok güzel yapılar.

Anadolu’dan balkanlara gidin.. Osmanlı’nın geçtiği yerdeki şehir merkezlerinin tamamında bir saat kulesi vardır.

Hepsini Sultan Abdülhamid yaptırmış. Osmanlı’nın Avrupa ile sıkı fıkı olmasından sonra alaturka saat ile alafranga saat arasındaki farkı gidermek için…

İzmir’in Konak Meydanı’ndaki saat de onca depreme rağmen yerinde duruyor, Manastır’ın türküde söylendiği gibi ortasında duran havuza yakın saat kulesi de…

Onlar da yerli yerinde.. Koca Sinan’ın beş yüz yıl önce diktiği binalar, yaptığı camiler, köprüler de yerli yerinde…

Bunları da mı görmüyor gözlerimiz?

Konut meselesine hâlâ “tek parti propagandası” nın etkisiyle bakıyoruz ki cümlesinin temeli “Osmanlı perişandı, cumhuriyet olmasaydı..” tezine dayanır..

O kadar da değildi abiler.. Aha cumhuriyetin yapıları da ortada..

Bir cumhuriyetin diktiği “çay kutusundan esinlenme” devlet hastaneleri adı altındaki çirkin binalara bakın…

Bir de Abdülhamid devrinde yapılan birbirinden güzel, şık hastane binalarına…


Hele hele hükümet adamlarının idaresindeki kuruluşların “tek tip bina projeleri..”

Birbirinden iğrenç, birbirinden sefil binalar.. Adam hayır sahibi.. İlkokul yapacak.. Eline hazır proje veriliyor; “Böyle yapılsın” deniliyor.

Bir de garip badanaları var.. “Yeşil bağla ala karşı, yakışmazsa öldür beni” tarzında..

Doğada mevcut olmayan renkleri bulup, sıva üzerine yaymak bizim marifetimiz. Artık depremden korkmuyorum. Belki hayırlara bile vesile olur.

İnsana zarar vermeyen türden bir belâ gelse, bütün bu çirkinlikleri silip süpürse oturduğum tek evi bile kaybetmeye razıyım.

Çadırda yaşarım… Yeter ki bu çirkinliği görmesin gözüm.. Tövbe tövbe.. Dellettiler beni..

Selahattin Duman, Vatan Gazetesi, 9 Mart 2010 – Salı

Paylaşın:

Sevebilirsin...