Çakma Türk Westerling’in Endonezya macerası

Paylaşın:

Haziran 2023 tarihli ajans haberlere göre Hollanda 1945 yılında bağımsızlığını ilan eden eski sömürgesi Endonezya’yı tam 78 yıl sonra resmen tanıdığı ilan etti.

18. yüzyılda Endonezya’yı sömürgesi haline getiren Hollanda, 1945’de kanlı bir savaş sonrası özgürlüğünü ilan eden eski sömürgesi Endonezya’nın bağımsızlığını bir türlü kabullenememişti.

Ülkede bulunan Hollandalı askerler 1945’ten 1949’a kadar 4 yıl boyunca yerli halka yapmadıkları işkence, eziyet ve tecavüzü bırakmadılar. 40 binden fazla Endonezyalıyı katlettiler. 27 Aralık 1949’daki Lahey Barış Konferansı‘nda Endonezya’nın bağımsızlığı dünyaca kabul edildiğinde Endonezya’yı terk ederler. Ancak bağımsız olmasını asla kabul etmezler.

Bu olayla verilen bilgi bu kadardır; ansiklopedik, ruhsuz ve soğuk… Oysa arkasında ne hikayeler gizli bir bilseniz:

1945-1949 yılları arasında yaşanan katliamların yegane sorumlusu olan ve kendini “Türk” ve “İstanbullu” olarak tanıtan merhametsiz, hain bir savaş suçlusundan bahsedeceğiz. Sıradan bir insan olmasına rağmen, eline silah geçirdiğinde psikopatlaşan ve Endonezyalı masum insanları katletmekten zevk alan bu adamı ve yaptıklarını daha iyi anlamamız için zamanı biraz geriye sarmamız gerekecek.

ENDONEZYA NERE, İSTANBUL NERE?..

Açe’yi bilirsiniz. Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında, Portekiz korsanlarına karşı yardım isteyen kendi halinde Müslüman bir krallıktı. Endonezya’nın batı sahillerinde yaşıyorlardı. Dikkat buyurun; geldikleri coğrafya, İstanbul’a uçakla 15 saat uzaklıktadır. O dönemin şartlarında yelkenli gemi ile 10.000 kilometreden fazla mesafe katetmişlerdi. Günde 40 km yol aldıklarını düşünürsek yolculukları en az 200 gün sürmüştü.

Heyet İstanbul’a geldiği sıralarda Kanuni vefat etmiş, yerine oğlu II. Selim Han geçmişti. Yeni padişahın ilk işi kale ve silah yapım ustalarının yanısıra asker, komutan ve din adamlarından oluşan 300 kişilik bir heyeti minik bir donanmayla Endonezya’ya gönderir. Heyetin çoğu, bir daha dönmemek üzere Açe’ye yerleşir. Böylece ahali Portekiz illetinden kurtulur.

OSMANLIDAN SONRASI TUFAN

Aradan birkaç yüzyıl geçer. Osmanlı güçten kuvvetten düşer. Hind denizlerinde güçlenen Avrupalılar Asya ülkelerini işgale başlar. İspanya Filipinlere, Fransa Vietnam’a, İngilizler Tayland’a çöreklenirler. Endonezya ise Hollanda’nın payına düşer. Sömürülen her ülkede kan gövdeyi götürür.

II. Dünya Savaşı yıllarına (1940-1945) gelindiğinde Endonezya bağımsız olmak ister. Tam bu atmosferde ortaya ilginç bir karakter çıkar. Ülkeyi kan gölüne çeviren ruh hastası bir askerdir. Kendini “Türk ve İstanbullu” olarak tanıtır.

Osmanlı ile daha önce tanışan o coğrafyada Türk ve İstanbullu olmak bir ayrıcalıktır. Düşmana karşı karşılıksız yardım yaptıkları için Türk iyiliğin timsalidir. Kendisinden kötülük beklenmez. İstanbul ise Türkün payitahtıdır. Onları düşmanın gölgesinden koruyan bir gölgeliktir.

WESTERLİNG ADINDAKİ NAMERD

Bu iki ismin temiz ruhaniyetini istismar eden ve kendisini İstanbullu Türk olarak tanıtan kişiyi yakından tanıyalım.

Tam adı Raymond Pierre Paul Westerling olan bu “herif-i nâ şerîf”, 31 Ağustos 1919 yılında İstanbul’da, o zamanki adı Tatavla olan Kurtuluş’ta doğar. Ailenin ikinci çocuğudur. Babası Paul Roe Westerling Hollandalı bir antika tüccarı, daha doğrusu savaş yıllarını fırsat bilen bir antika kaçakçısıdır. Annesi ise üç nesil İstanbul’da yaşayan Sophie Moutzatzou adında bir Yunanlıdır. Küçük yaşta Cizvit papazların kontrolündeki, Fransızca eğitim veren yatılı bir okula kaydedilir.

Askerlik mesleğinin yüz karası arkadaşlarıyla

İngiltere’de, Wolverhampton kentinde Prenses Irene Tugayı’nda eğitim alır. 1943 yılında komando eğitmeni olursa da “Her gün nöbet tutacak adam değilim” diyerek ordudan ayrılır. Hindistan’da bulunan Hollanda birliğine katılır. Ancak güven vermeyen davranışları nedeniyle üstlerini hayal kırıklığına uğrattığından asla cepheye gönderilmez. Eylül 1945’te Endonezya’ya gönderilir. Kuzey Sumatra’ya yerleşir.

Türkçenin yanı sıra, annesinden Yunanca, babasından Fransızca ve askerdeyken biraz da İngilizce öğrenir. İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı sarstığı 1941 yılında, İstanbul’daki Hollanda konsolosluğuna gittiklerinde, babasının baskısıyla Hollanda ordusuna katılır.

Bu sırada Savaşı bitmiş, Endonezya bağımsızlık için siyasi ve askeri mücadeleye başlamıştır. Ortam son derece gergin ve kaotiktir. Westerling, Hollanda’nın duruma hakim olabilmesi için bir istihbarat ağı ve polis teşkilatı kurar. Halk, Osmanlı’dan beridir Türkleri çok sevdiğinden kendini İstanbullu Türk ve müslüman göstererek bazı başarılar elde eder. Ancak foyası kısa zamanda ortaya çıkar. Hollandalılara karşı mücadele eden grubun liderini öldürüp, başını kazığa geçirdikten hemen sonra, ele geçirdiği liderin arkadaşlarını da parçalayıp başlarını kazıklara geçirip köyün ortasına dikince asıl kimliği ortaya çıkar.

WESTERLİNG YÖNTEMİ

“Westerling Yöntemi” olarak bilinen uygulamasıyla katliamlara girişir. Mesela şüpheli görüp katil ve terörist ilan ettiği kişinin evini şafak sökerken kuşatır, kendisini bulamazsa karısını ve çocuklarını alçak yöntemlerle cezalandırırdı.

Katliamların hep aynı yöntemleri uyguladı.

Sorguladığı kişileri bazen el ve ayaklarını bağlayıp, üzerine el bombaları atarak öldürürdü.

Arama yaptığı köylerde, üst aramalarında insanların silah taşımadıklarını ispat etmeleri için pantolonlarını çıkarttırırdı. Buna rağmen üstlerinde silah çıkmayanları da kurşuna dizerdi.

Köylüleri, bulundukları yerden sürüp başka bir yere yerleştirdiğinde Kur’ân-ı Kerîm’e el bastırarak isyancılara yardım etmeyeceklerine dair yemin ettirirdi.

Aralık 1946’dan, Şubat 1947’ye kadar süren operasyonlarda binlerce insanı katleder. Kasım 1948’de görevinden alındıysa da bu göstermeliktir.

Hiçbir hukuki dayanağı olmayan bu uygulamanın savaş halinde bile yeri yoktu. Bu yapılanlara Hollandalılardan bazıları da tepki gösterir. Mesela Hollandalı tarihçi Lou de Jong, Het Koninkrijk der Nederlanden adlı eserinde “bu adamı hemen durdurun” mealinde yazılar yazar.

Endonezya, bağımsızlığını elde ettikten hemen sonra Hollandalıların ülkeyi terk etmeleri gerekiyordu. Ancak Westerling, yerli işbirlikçilerin de katıldığı kuvvetlerle Ocak 1950’de ihtilale giriştiyse de püskürtülür. Yakalanmaktan kılpayı kurtulur. Hollanda hükümeti darbeyi resmen kınamasına rağmen Westerling’in Endonezya’dan Singapur’a kaçmasına yardım eder.

Hollanda’ya döndüğünde tutuklansa da hemen serbest bırakılır. Adeta, bir kahraman gibi saygı görür. 17 Aralık 1954’te mahkeme tarafından kendisine, bir daha asla soruşturma açılmayacağı garantisi verilir.

Kitabında yerli halkı sürekli terörist gösterdi.

Westerling, kanlı eylemlerini sürekli reddetti. Ancak Hollandalı tarihçi Nico Schulte Nordholt onun hakkında şöyle söyleyecekti: “Yaptığı bütün eylemler en üst düzey yetkililerin onayına dayanıyordu ve o sırada, Hollandalı yetkililerin gözünde o bir kahramandı ancak yüz karası bir acımasızdı.”

Mijn memoires (Hatıralarım) ve De Eenling (Yalnızlık) adında bir kitap kaleme aldı. Bunlar Fransızca, Almanca ve İngilizce’ye çevrildi.

De Eeenling adlı kitabın Challenge to Terror adlı İngilizce baskısı çok sattı. Avrupalıların, Asya ve Afrika’daki kolonilerindeki isyanları bastırmaları için rehber olarak kullanıldı. Özellikle Ruanda’da yaşanan katliamlarda hainlerin başucu kitabı olduğu görüldü. Endonezya’da, Fransız tabiyetinde olan Marjorie Edna Lilian Sowter ile evlendi. Çocuğu olmadı. Boşandıktan sonra 25 Mart 1949’da yerli işbirlikçilerden Fernande Yvonne Forunier adlı bir başka kadınla evlendi. Bundan 3 çocuğu, 1 oğlu ve 2 kızı oldu. Hollanda’da Friesland eyaletindeki küçük bir kasabaya yerleşti. Bundan da boşanarak 1971’de Adriana Martina Vleesch Dubois ile evlendiyse de başka çocuğu olmadı.

Yapacak başka işi kalmadığından, Amsterdam konservatuvarında opera okudu. Endonezya’da Türk lakabını kullanmıştı ya, müzikte de Turandot isimli operada yer almak için çok çabaladı. Coen Ruivenkamp‘tan özel opera dersleri aldı. Turandot, “Turan kızı” demektir ki hikayesi Timur Han’ın etrafında geçer. Ancak, sesi yetersiz olduğundan ciddiye alınmadı. 1958’de, Breda kentindeki Puccini’nin bestelerine yer verilen bir konserde sahneden yuhalanarak indirildi.

1950’li ve 1960’lı yıllarda, o zamanlar Erenköy‘de oturan annesini bir kaç kere ziyaret etti. Amsterdam‘da bir dükkan açarak eski kitap ticareti (sahaf) ile uğraştı.

Ne zaman parasız kaldın dese, Hollanda hükümeti tarafından sadece kendisini değil, büyük ihsanlarla aile bireylerini de ihya eder.

Ölmeden kısa bir süre önce

26 Kasım 1987 tarihinde Purmerend’de kalp yetmezliğinden bu dünyadan defolup gitti.

Hollanda hükümeti, 12 Eylül 2013 yılında Endonezya’daki cinayetler için özür diledi. Ama utanmazlığı da elden bırakmadı. 40 binden fazla insan katleden bu cani için; “Westerling, sadece 1500 kişiyi öldürmüştü” diye açıklamada bulundu.

Endonezyalılar, kendilerini yapılanları asla unutmadılar.

Hollanda Kralı ve Kraliçesi’nin 10-12 Mart 2020 günleri arasında yapacağı Endonezya ziyareti, “Hangi yüzle geliyorsunuz?..” diyen halk tarafından protesto edilince iptal edildi.

Ahmet Sarbay

KAYNAKLAR
Netherlands apology for Indonesia 1940’s killings, BBC News, September 12, 2013
The Press: Miscue on the Massacre, Time Magazine, December 5, 1969
Defense Says Calley Regarded Victims as an Enemy, Homer Bigart, New York Times (18 Şubat 1971)
How We Got Here: The 1970’s, David Frum, shf. 84-85, New York: Basic Books. (2000)
Nationalism and Revolution in Indonesia, George McTurnan Kahin, shf. 141, 356, NY-Cornell University-1952
The Indonesian National Revolution 1945–1950, Anthony Reid, Melbourne-1974
Challenge to Terror, Raymond (Turk) Westerling, Publisher William Kimber, London-1952

Paylaşın:

Sevebilirsin...