Yazı sanatının elsiz ve ayaksız ustaları
Aynı yıllarda yaşayan ama biri İstanbul’da diğeri Avrupada icra-i sanat eyleyen iki sanatkar vardı. İsimleri Bîdestü Bîpâ Mehmed Efendi ve Nürnbergli Matthias Buchinger idi. İki sanatkarın ortak özelliği engelli olmalarıydı. Her ikisinin de elleri ve ayakları yoktu.
Ayaksız olmak elbette yazmaya engel değildir ama elleri bulunmayan bir kimse kalemi iki bileği arasında tutup nasıl yazabilir?..
Günümüzde ağzı veya ayak parmakları ile fırça tutarak yazı yazan, resim yapanlar olsa da kullandıkları malzemeler, içine mürekkeb konan hokka ve mürekkebe batırılan kamış kaleme benzemez. Zira kamış kalemi mürekkeb hokkasına sık sık batırmak gerekir. Ayrıca harflerin güzelliğini sağlayan incelik ve kalınlıkların, kalemin elde tutuluş şekline göre çıktığını da gözden kaçırmayalım.
MEHMED EFENDİ
Biz önce Bîdestü Bîpâ yani Mehmed Efendi’yi biraz daha yakından tanıyalım. Bîdest; elsiz, Bîpâ; ayaksız demektir. Vakâyinâmei Abdî Paşa isimli yazma tarih kitabının 14 Kasım 1671 (11 Receb 1082) başlığı altında anlatıldığına göre mübareğin doğum yeri Bolu’dur. Dünyaya engelli olarak gelmiştir. Elleri tamamen, ayakları da topuklarından itibaren yoktur.
Olağanüstü kabiliyeti nedeniyle olsa gerek, İstanbul’a gelerek devrin en namlı hat sanatkarlarından Suyolcuzâde Eyüplü Mustafa Efendi’den ders almaya başlar ki meşhur hattat Hâfız Osman (1642-1698) da sınıf arkadaşıdır. İcazeti, kaleme aldığı En’âm-ı Şerîf üzerinden verilir.
Bu başarısı zamanın padişahı IV. Mehmed (1642-1693)’e kadar ulaşınca saraya davet edilir. Sultanın huzurunda bir satır sülüs ve bir kaç satır nesih yazar. O elsiz-ayaksız haliyle iki bileğinin uçlarıyla hokkayı belinden çıkartması, kalemi de iki bilek ucuyla kuvvetlice tutması, önündeki kağıda tecrübeli katipler gibi yazı yazması herkesi hayrete düşürür. Bu sırada mezun olurken yazdığı En’âm-ı Şerîfi de arzeder. IV. Mehmed Han kendisini adeta hediyelere boğar, günde 20 akça da maaş bağlar.
Bîdest’in yazdığı eserlerin ne olduğu bugün belli değildir. Müstekimzâde Sa’deddin Efendi (1719-1782)’nin ondan yaklaşık yüz sene sonra kaleme aldığı Tuhfe-i Hattâtîn isimli eserinde onun hiç bir yazısına rastlanmadığını, Râşid Târihi’ndeki malumatı gördüğü için ismini kaydettiğini dip notunda belirtir. Buradan da anlaşılıyor ki Bîdest’in eserleri zamanla kaybolup gitmiştir. Mehmet Efendi’nin Sultan II. Süleyman devrinde (1687-1691) vefat ettiği bilinmektedrir
Günümüze kadar gelen tek nüsha, vaktiyle ünlü hattat ve ebru sanatçısı Necmeddin Okyay‘ın eline geçmiş, O da Topkapı Sarayı müzesine intikal ettirmiştir.
…
MATTHİAS BUCHİNGER
Mehmed Efendi’nin Sultanın huzurunda hat gösterisi yaptığı günlerde, Almanya’nın Nürnberg şehrinde Matthias Buchinger (1674-1740) doğar. Biri kız olan dokuz çocuğun sonuncusudur. Elleri ve uyluklarının yarısından itibaren bacakları yoktur.
Doğduğu zaman ailesi çok üzülür. 1833 yılında Dublin Penny Journal‘da yer alan bir makaleye göre, varlığı akraba ve komşulardan uzun süre gizlenir.
Ancak zaman içerisinde, bu çocuğun sakatlığına rağmen muazzam bir el becerisine sahip olduğu anlaşılır. Latin yazı sanatında müthiş eserler ortaya koyar, resim çizer, dahası gözbağcılıkta da adını duyurur. Minyatür gemileri şişe içinde yapmayı sever. Ağaç oymacılığında başarılıdır. Ortaya koyduğu olağanüstü işler Avrupalı aristokratları hayran bırakır. Ardarda tahta çıkan 3 Alman kralıyla İngiliz kralı I. George’un huzurunda gösteriler yapar.
Herkes Matthias Buchinger’i hayranlıkla seyredip hediyeler verse de, kimse kalıcı olsun diye mülk bağışlamıyordu veya en azından maaş bağlamıyordu. Sürekli çalışmak, yeni şeyler üretmek durumundaydı. Bu şekilde bütün Kuzey Avrupayı dolaşır. İrlanda’ya yerleşerek burada gösteriler yapar. 1739’da, 66 yaşındayken Cork kentinde ölür.
Artık hayatı efsaneleşmiştir. Belki de hiç yapmadığı şeyler ona nispet edilir. Santur, trompet ve flüt başta olmak üzere pek çok müzik aletini çaldığı iddia edilir. Bu arada 8 karısı ve 70 metresinden tam 14 çocuğu olduğu dillerde dolaşır.
O, Mehmed Efendi gibi tamamen elsiz değildir. Bileklerinin ucu yumru halindedir ve yüzgeç benzeri uzantılara sahiptir. Buna rağmen çizdiği gravürler inanılmaz derecede ayrıntılıdır. Kendi resmini yapar. Yakından bakanlar hayret içinde kalırlar. Saçlarının buklelerinde İncil’den yedi mezmur ve “Rabbin Duası” bölümü yazılıdır. Çıplak gözle bakıldığında anlaşılamayan bu hat, 9. yüzyılda geliştirilen geleneksel bir Yahudi sanat formunun en ilginç örneğidir. Aristokratların resimlerini bu şekilde yaparak para kazanır.
…
Gelelim kıssada hisseye… Richard Jay Potash (1946-2018) adındaki Amerikalı bir sanatçı, Matthias Buchinger’den geriye kalanları büyük bir gayretle araştırır ve toplar. Bunlar halen New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Mehmed Efendi bu kadar şanslı değildir. Eseri Necmeddin Okyay’ın eline geçmeseydi ve talebesi Eczacı Uğur Derman bunu duyurmasaydı unutulup gidecekti. Gönül isterdi ki, gayretli biri çıksa da Bîdest Mehmed Efendi’den geriye kalanları araştırsa… Ne iyi olurdu.
KAYNAK
Yedikıta Dergisi, sayı: 158 / Ekim-2021