Topkapı Sarayı haremi

Paylaşın:

Topkapı müzesi müdürlüğü yaptığı dönemde İlber Ortaylı ile yapılan ropörtaj…

KONUŞAN: İlber Ortaylı / KONUŞTURAN: Alihan Mestci

Harem kadınları diğer şehirli kadınlardan farklı mı?
Ne de olsa saraylı, bilgili, görgülü ve etiketli. XIX. asırdaki tanzimat ve reform çok önemlidir. O zamandan itibaren üst sınıf paşaların, memurların kadınları, kızları ya evde Fransızca öğreniyor ya da Fransız okulunda okuyor. Cevdet Paşa Darülmuallimat’ı, kız öğretmen okulunu kurmuş, oraya gidiyorlar. O vakit sarayda da eğitim olmasına rağmen harem dışarının gerisinde kalıyor. Ondan sonra harem dışından bir Fatma Aliye Hanım, II. Meşrutiyet yıllarından biraz evvel Halide Edip Hanım çıkıyor. Haremin öncü rolü kalmıyor. Ama harem her zaman için belirgin derecede okuma-yazma, tarih, coğrafya, hesap, musiki ve her şeyden evvel, adab-ı muaşeretin çok iyi bilindiği bir yer. Onun için evlenerek saraydan çıkan kadınlar etrafındakiler için numunedir. Hatta “deli saraylı” lafı da oradan kalmadır. Sert mizaçlıdır. Kadınlara, kızlara terbiye öğretir. Onun için millet onlara hürmet eder. Benim çocukluğumda bile mahallede saraylı kadınlar vardı.

Harem sarayın en kalabalık yeri değil mi?..
Reisi Valide Sultan. Ayrı memurları var. Darüssaade ağasının kendi teşkilatı var. Mekke ve Medine vakıflarına bakıyor. Hazinedar usta da Valide Sultan’a bağlı bir memur. Kadınların arasından seçiliyor. Haremde okuma yazma oranı yüksek. Muhasebe işlerini öğrenen kadınlar da var. Harem kadını, “yan gel yat devril” takımı değil. Çoğunun okuması, yazması, memuriyeti iyi. Harem kadınları 1950’lerde Topkapı Sarayı’nda memurluk ta yaptılar.

Topkapı Sarayı Harem Dairesi iç avlusu

Saray kültürünü dışarı taşırlardı yani.
Başörtülü bir hanım tanıdım. Bana “Hangi okuldasın?..” diye sordu. “Saint George” dedim. “O zaman Avusturya Lisesi’ndesin” dedi. Kendisi Fransız okulunda okumuş. Saraylı bir hanımın kızıymış. “Babam kız kardeşimle okuduğumuz Fransız okuluna 5 altın verirdi” diye anlattı. Şaştım, fakir, yarım pabuç, başı örtülü bir kadın Fransızca biliyor. Emin olun, Bursa, Edirne, İstanbul, Eskişehir, İzmir’de mahallelerde bu tip insanlar yaşamıştır.

Harem Türklere mi özgüdür?
Bütün eski medeniyetlerde harem diye bir müessese var. Medeniyet o: Kadının ve evin zapturapt altında olması.

Hareme girmek arzu edilen bir şey miydi?
Kimsenin taleple geldiği yok. Çerkezistan’da falan satın alıyorlar, millet açlıktan ölüyor çünkü… Ukrayna’nın steplerinden, Galiçya’dan yağmalamış getirmişler. Veya Cezayir korsanları yolda bir gemi çevirmiş. Bafo (Safiye Sultan) öyle geldi mesela… 9, 10, 15 yaşındaki kızlar burada yetişiyor. Bir müddet sonra da evlenip gidiyor. Burada kalan ya çok çirkindir, koca bulamaz ya da kendi istemez. “Gitmem” derse kimse onu evlendirmez.

Harem kapısında “Allah’ım bize de hayırlı kapılar aç” yazıyor.
Oraya giren hayırlı bir kapıya erişecektir yani. Çok durmuyorlar zaten, yetişip, okuyup öğrenip birinin karısı olurlar.

Haremdeki hiyerarşik düzen acımasız mı?
Çok acımasız ve sert bir sistem var. Kışla burası.

Habertürk gazetesi, 10.06.2012

Paylaşın:

Sevebilirsin...