Akdeniz ve Kızıldeniz’de balina var mıydı?..

Paylaşın:

Balina, karmaşık ve sırlı seslerle iletişim kuran, devasa boyutlarda bir balıktır. Bu âlemde 50 milyon yıldır var olduğu söylenir. Boyları yaklaşık 5 metreden 100 feet (30.48 metre) uzunluğa, ağırlıkları ise 200 ton (33 adet ortalama fil) ağırlığına ulaşabilir.

Balinalar okyanus canlıları olarak bilinir. Bugüne kadar okyanusa göre birer iç deniz olan Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz gibi yerlerde görülmesinin imkânsız olduğu kanaati hâkimdi. MS. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı Pliny’nin, Akdeniz’de Cebelitarık’ın Akdeniz tarafında “Katil balina gördüm, diğer balinaları avlıyordu” demesine bile dudak bükmüşlerdi. Günümüze kadar pek çok biyolog, bir zamanlar Akdeniz’de hatta Kızıldeniz’de balinanın yaşadığını sanmıyordu. Okyanusta yaşayan bir balina, niye bir boğazla birbirlerine bağlanan denizlerde görülmesin ki?.. Meselâ Cebelitarık, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’i birbirine bağlayan bir boğazdı.

Bu inanışı, 2019 yılı Aralık ayında İtalya ile Sicilya Adası arasında yer alan Messina açıklarında görülen “üç katil balina” yıktı. Medya, bunu tarihte ilk defa yaşandı diye haber yapıyordu. Oysa ne Akdeniz ne de Kızıldeniz balinalar için meçhul bir deniz değildi.

Akdeniz’de balinaların yaşadığını iddia eden en eski kaynak, Romalı Pliny’dir. Bundan 2 bin yıl önce, katil balinaların Cebelitarık Boğazı yakınlarında balina avladıklarını gördüğünü yazmıştı. Balinalar, her sene sıcak, geniş bir koyda dünyaya getirdikleri yavrularla saklanıyorlardı. Pliny, katil balinaların bu yavrulara saldırdıklarını gözlemlemişti. Buna rağmen Pliny’nin anlattıkları “Yunus balıklarıyla karıştırmış” diye dikkate alınmıyordu. Bir grup arkeolog, İspanya’nın Tarifa şehrinin yakınında bulunan Antik Roma yerleşimi Baelo Claudia’daki kalıntılarda balina kemikleri keşfedince, Pliny’nin haklı olduğu kanaati ağır bastı.

Bir zamanlar Kızıldeniz’de de balina yaşadığını biliyoruz. Kaynağımız, tahminen 620’li yıllarında yaşanan bir hadiseyi anlatan hadis-i şeriftir. Şöyle ki; Mekkeli kâfirler, hicret ederek Mekke-i Mükerreme’yi terk eden Müslümanların mallarını gasp ederek Suriye pazarlarına götürüyorlardı. Müslümanlar, bu kervanların geçeceği Kızıldeniz sahillerindeki yolları gözetlemek için küçük gruplar hâlinde sefere çıkıyorlardı. Son Peygamber Muhammed aleyhisselam, üç yüz sahabiyi yine böyle bir sefere göndermişlerdi. Bu sefer sırasında, Müslümanların azıkları tükenir. Civar köylerden yiyecek satın alacak paraları da yoktur. Bir süre sadece hurmayla ve en son da ağaç yapraklarıyla hayatta kalmaya çalışırlar. Bu çaresiz anlarında, sahilde devasa bir balığın karaya vurduğunu görürler. Bu, anber (ispermeçet) denilen bir cins balinadır. Derisinden kalkan yapılırdı. Boyunu ölçtüklerinde 50 zira‘, yaklaşık 20-25 metre uzunlukta olduğunu görürler. Sırt kemiğinin altından yüklü bir deve (yaklaşık 2,5 metre) rahatça geçebilecek yüksekliktedir. İnsanlar, bu balığı yiyerek hayatta kalırlar.

Hollanda‘da kıyıya vuran bir ispermeçet balinası (1598) – Gilliam van der Gouwen’in gravürü

Biz bütün bunlara, Kur’ân-ı Kerîm’de kıssası anlatılan Peygamber Yunus Aleyhisselam’ın dev bir balık tarafından yutulma hadisesini de ilave edebiliriz. Ninova şehri ahalisinin aymazlığına üzülen Hazret-i Yunus, Dicle nehrinde çalışan bir gemiyle şehri terk eder. Kısa bir müddet sonra gemi hareket edemez hâle gelir. Yolcular, aramızda en günahkârımız kimse, onu denize atalım derler. Yunus Aleyhisselam, “İçinizde en günahkâr benim!” demesine karşı “Sen Ninova’nın en mübarek insanısın.” diye kabul etmeyip aralarında üst üste kura çekerler. Her seferinde kura, Hazret-i Yunus’a çıkar. Bu yüzden gemiden atmak zorunda kalırlar. Gemi, ânında serbest kalır. Ancak Yunus, dev bir balık tarafından yutulur. Bir süre sonra balık, Hazret-i Yunus’u sağ salim kıyıya bırakır.

Demek ki bir zamanlar devasa bir akarsu olan Dicle’nin iç derinliklerine kadar girip yaşayabilen balinalar vardı. Arkeolojinin imkânları geliştikçe bunların da ortaya çıkacağına eminiz.

KAYNAK
Yedikıta Dergisi, sayı: 159 / Kasım-2021

Paylaşın:

Sevebilirsin...